
Çölleşme 10 yıl içinde 50 milyon insanı göçe zorlayabilir

“Çölleşme ve kuraklık dünyada 169 ülkeyi, yaklaşık 1,5 milyar insanı ve dünya kara alanlarının yaklaşık yüzde 25’ini etkilemektedir.
10 yıl içinde dünyada yaklaşık 50 milyon insanı yerinden edilebilir.
Türkiye Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’ni 1998 yılında kabul etti”
Dünyanın ortak sorunu olan iklim değişikliği ve insan etkileri de dâhil tüm etkenler sonucunda oluşan çölleşme ile kuraklığa karşı ortak bir mücadele geliştirmek için Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ‘Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’nin 17 Haziran 1994 tarihinde kabul edildiğini ve Türkiye’nin de bu sözleşmeyi 1998 yılında imzaladığını hatırlattı.
“Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi verilerine göre dünya üzerinde bulunan kurak alanların yaklaşık yüzde 70’i hâlihazırda tahribata uğramıştır” d
“Her geçen gün artan nüfus doğal kaynaklara talebi artırmakta ve çölleşmeye neden olmaktadır”
Ülkemizde tabii çöl yok ancak coğrafi konum, iklim, topografya ve toprak şartları göz önüne alındığında arazi tahribatına ve kuraklığa karşı hassasiyeti yüksek bir ülkeyiz.
Ülkemizdeki çölleşmenin başlıca sebepleri
- toprak erozyonu,
- hatalı tarım uygulamaları ve arazi kullanımı,
- hatalı sulama teknikleri sonucu tuzlanma,
- bitkilerin yetişmesini engelleyen tuzlu, jipsli ve aşırı alkali reaksiyon gösteren ana materyaller,
- ormansızlaşma,
- aşırı otlatma ve üst toprağın kirlenmesi olarak bilinmektedir.
- Ayrıca her geçen gün artan nüfus doğal kaynaklara talebi artırmakta ve çölleşmeye neden olmaktadır
“Arazi bozulumu çölleşmeye yol açıyor”
Türkiye’nin yüzde 22,5’i yüksek çölleşme, yüzde 50,9’unun ise orta düzeyde çölleşme hassasiyetine sahip . “Ekolojik olarak hassas olan alanlarımızda bitki örtüsünün tahribiyle tabii dengenin bozulması, toprak ve ana materyalin aşınmasına yol açmaktadır. Bu durum Türkiye’nin bütün bölgelerinde, arazi bozulumu dolayısıyla çölleşmeye yol açmaktadır.
“Türkiye topraklarının toplam alanının yüzde 46’sı yüzde 40’tan fazla eğime, yüzde 62,5’ten fazlası da yüzde 15’in üzerinde eğime sahiptir.
İklimi, topoğrafyası, toprak özellikleri ve sosyo-ekonomik şartlarına paralel olarak da orman, mera ve tarım alanlarında ciddi bir erozyon sorunu yaşanmaktadır.
Arazi kullanımının büyük bölümünü oluşturan tarım arazilerinin yüzde 59’u, meraların yüzde 64’ü, orman arazilerinin yüzde 54’ü çeşitli şiddette erozyona maruz kalmaktadır.
Ülkemizde meydana gelen toprak kayıplarında;
- yüzde 14,26 yağış,
- yüzde3,36 toprak,
- yüzde47,55 topoğrafya ve
- yüzde 34,82 bitki örtüsü etkili olmaktadır.
Arazi kullanımı açısından değerlendirdiğimizde ise ülkemizde yer değiştiren toprağın
yüzde 38,71’i tarım,
yüzde 4,17’si orman ve
yüzde 53,66’sı da meralarda meydana gelmektedir.
Türkiye orman varlığı 22 milyon 740 bin 297 hektar ile ülke yüzölçümünün yüzde 29’udur. Bu alan içerisinde normal kapalı orman alanı 13 milyon 83 bin 510 hektar ile toplam ormanlık alanının yüzde 58’ini, boşluklu kapalı orman alanı ise 9 milyon 659 bin 787 hektar ile toplam ormanlık alanın yüzde 42’sini oluşturmaktadır.
Son yıllarda orman alanlarımızda artış olsa da küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin tahribatı göz önüne alındığında bu alanları daha da artırmak gerekiyor.”