HAVZA BAZINDA SU YÖNETİMİ
Türkiye’de havza bazında yönetime geçiş süreci
Hidrolojik havza sınırlarının temel alındığı su yönetimi, su kaynaklarının korunarak akılcı kullanımının en temel yaklaşımı olmasının yanında SÇD gereğince de uygulanması gereken bir su yönetim şeklidir. SÇD’nin de gerektirdiği üzere havza yönetimi yaklaşımında “havza otoritesi”, “havza komisyonu” veya “havza müdürlükleri” gibi yönetici kurumsal
yapılar ile yönetim tek kurumda toplanır. Bu kurum görevi gereğince havza yönetim planlarını esas alarak çeşitli sektörlerin bugünkü ve gelecekteki ihtiyaçlarına göre su tahsisi yapar. Genellikle su miktar ve tahsisi tek bir kurumca yapılır (Bilen, 2008).
Eski Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın hazırladığı Ulusal Havza Yönetim Stratejisi 2012-2023’te ifade edilen havza bazlı yönetim modeli ile havzalardaki su kaynaklarının korunması,
verimliliği ve tasarrufu ile birlikte su kullanıcılarına gerekli su temininin sağlanması ve su ile ilgili yapılacak yatırımların planlanması konuları önceliklendirilmiştir. Bu çerçevede 25
nehir havzası için havza eylem planları çıkarılacak ve aynı zamanda havzada bulunan tüm paydaşların temsil edildiği havza yönetim heyetleri kurulacaktır.
Su sorunlarının çözümünde temel yaklaşımlardan biri olan havza bazlı yönetim modeline geçilecek olması, Türkiye’desuyun geleceği açısından önemli bir adım olarak görülmektedir. Havza odaklı yönetim birimlerinin oluşturulacak olması havzadaki katılımcılığı da artıracaktır.
Türkiye’de havza yönetimi yaklaşımına geçişin en somut adımlarından bir tanesi de Su
Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün altında kurulan Havza Yönetimi Planlaması Daire Başkanlığı’dır.
Başkanlığın en temel görevlerinin başında Havza Koruma Planları ve Nehir Havza Yönetim
Planları’nın hazırlanması ve uygulanması gelmektedir. Bu doğrultuda 2012 yılında Su
Havzalarının Korunması ve Yönetim Planlarının Hazırlanması Hakkında Yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğin amacı bütüncül bir yaklaşımla yüzey suları ve yeraltı sularının miktarını, fiziksel, kimyasal ve ekolojik kalitesini koruma altına almak ve su havzaları yönetim planlarının hazırlanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Yönetmelik SÇD havza yönetim unsurları temel alınarak hazırlanmış olup; ilk aşamada hazırlanacak olan Havza Koruma Eylem Planları daha sonra Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca hazırlanacak olan Havza Yönetim Planları’na esas oluşturacaktır.
Türkiye’de Nehir Havza Yönetim Planları’na temel oluşturmak amacı ile Havza Koruma
Planları yapılması süreci devam etmektedir. Eski Orman ve Su İşleri Bakanlığı koordinasyonunda 11 adet havza için Havza Koruma Planları tamamlanmış ve geri kalan 14 havza için çalışmalar başlatılmıştır (Ayaz, 2012). Ayrıca, Havza Koruma Eylem Planı tamamlanan 4 havza (Susurluk Havzası, Meriç-Ergene Havzası, Konya Kapalı Havzası ve Büyük Menderes Havzası) için Nehir Havza Yönetim Planı oluşturma çalışmalarının 2013 yılında başlamış olup sürmektedir.
Referans
Muluk, Ç.B., Kurt, B., Turak, A., Türker, A., Çalışkan M.A., Balkız, Ö., Gümrükçü, S., Sarıgül, G., Zeydanlı, U. 2013. Türkiye’de Suyun Durumu ve Su Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar: Çevresel Perspektif. İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği - Doğa Koruma Merkezi.
ANALİZ VE SENTEZ
Su Politikaları alanındaki uzmanlık eğitimimiz ne durumda ?
Dursun Yıldız
Su Politikaları Uzmanı
SPD Başkanı
13 08 2022
Türkiye, kara sınırlarının yaklaşık dörtte biri sınıroluşturan nehirler tarafından oluşturulan ve su potansiyelinin %35’i sınıraşan su havzalarından kaynaklanan Jeopolitik öneme sahip bir ülkedir. Türkiye’nin tüm komşu ülkelerle sınıraşan veya sınıroluşturan bir nehir ilişkisi de mevcuttur. Ayrıca Türkiye sınıraşan su havzaların bir çoğunda kaynak ülke konumundadır. Ortadoğu’yu besleyen Fırat ve Dicle Nehirleri de Türkiye’den doğmaktadır.
Türkiye’nin Hidrojeopolitik Önemi
Bu koşullar Türkiye’yi Hidrojeopolitik açıdan da çok önemli bir ülke yapmaktadır.iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki olumsuz etkisi,su ,enerji ,gıda ve çevre güvenliğinin artan ilişkisi ve bu güvenlik konularının artık ülkelerce ulusal güvenlik konuları olarak ele alınması bu önemi daha da arttıran faktörler olarak ortaya çıkmaktadır.
Kısaca Türkiye’nin sadece ülke içi su politikaları ve su yönetimi için değil ,sınıraşan sular konusunda da uzmanlara, disiplinlerarası düşünce üretim merkezlerine, stratejik araştırma kurumlarına ihtiyacı bulunmaktadır. Hatta bu ihtiyacın gün geçtikçe arttığı da açıkça görülmektedir.
Eğitim ve Kurumsal altyapı eksikliği
Ancak ülkemizde bu ihtiyacın karşılanmasına yönelik olarak gerek uzmanlık alanındaki eğitim altyapısının gerekse bu alanda düşünce üretecek ve uluslararası kamu diplomasi konusunda etkili olacak kurum ve kuruluşların gelişmesinin yeterli olmadığı görülmektedir.
Hidropolitik, Su Diplomasisi gibi konulardaki ilk uzmanlık eğitimi altyapısı çalışmaları 2000’li yılların başında başlamıştır. Bugüne kadar kısmi bir gelişme göstermiş ancak aynı alanda dünyadaki çeşitli ülkeler ve merkezlerdeki gelişmelerin çok gerisinde kalmıştır.
Bu konu ele alınırken, ihtiyacın sadece uzmanlık veya akademik kariyer alanındaki eğitim programları ihtiyacı olmadığı dikkatlerden kaçmamalıdır. Bu alandaki uzmanların istihdam edileceği araştırma merkezleri, düşünce kuruluşları, kamu kurumları ve enstitülerin yetersizliği de en az bu alandaki uzmanlık eğitimi altyapısı kadar önem ve öncelik taşımaktadır.
Konuyu birbirini besleyen ve geliştiren bir sistem anlayışı bütünlüğü içinde ele almak durumundayız.Bunun aksine bazı çabaların istenilen sonuçları vermediği ve vermeyeceği gözardı edilmemelidir.
YÖK Akademik İstatistikleri
YÖK AKADEMİK İstatistikleri Sınıraşan Su Politikaları ile ilgili 6 farklı anabilim dalında son 20 yılda sadece 37 Yüksek Lisans ,7 Doktora tez çalışması yapıldığını ortaya koymaktadır. Bu süre içinde sadece 19 uluslararası bildiri ve 25 uluslararası makale yayınlanmıştır. Bu alanda yayınlanan kitap sayısı ise sadece 13 olarak verilmektedir.
Bu veriler bu konunun uzmanlık eğitimi alanındaki durumunu açık bir şekilde ortaya koyarken, diğer taraftan bu çalışmaları değerlendirerek düşünce üretecek yeterli sayıda üniversite araştırma merkezinin ,stratejik araştırma merkezinin ve sivil toplum kuruluşlarının olmaması da konunun diğer eksik tarafını bize anlatmaktadır.
Türkiye’nin Uzman ve Düşünce Üretim Merkezleri ihtiyacı artacak
Dünyadaki ve çevremizdeki hızlı gelişmelere bakıldığında Türkiye’nin sınıraşan suları konusunda karşılaşabileceği baskıların artma ihtimali yüksek görünmektedir.
Bunları karşılamak için şimdiden atılması gereken adımlar arasında eğitim altyapısı ve kurumsal altyapının acil bir şekilde büyük bir revizyon ihtiyacı öne çıkmaktadır. Aksi halde artan baskılar altında sürekli savunmada kalan,ulusal çıkarları erezyona uğrayan ve en sonunda masada bedel ödemek zorunda bırakılan bir ülke olma ihtimalimiz yüksektir.
Türkiye gibi bir ülkenin elindeki en büyük dış politika kozu çevre ülkelerine karşı dinamik bir hidropolitika uygulayarak onlara su yönetimi alanında yol ve yön verecek şekilde ilişkiler kurmaktır. Bunun için de en önemli husus eksikliklerimizi şimdiden görerek hazırlık yapmaktır.Türkiye gibi bir ülkenin devlete stratejik akıl üretebilecek ulusal ve uluslararası kamu diplomasisi konusunda yetkinleşmiş uzmanlara ve kurumlara olan ihtiyacı her geçen gün artmaktadır.
Son Makaleler
DOĞU AKDENİZ’de KÜRESEL SATRANÇ

Kategoriler
HİDROPOLİTİK AKADEMİ MERKEZİ


