Connect with us

Tarımsal sulama

Türkiye Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Zirvesi Sonuç Bildirgesi

Yayınlandı

on

  • Tarım ve gıda sektörü, ekonomik büyümenin, sosyal refahın ve çevresel sürdürülebilirliğin kesişim noktasında yer alıyor. Ancak su kıtlığı, iklim krizi, üretim planlamasındaki eksiklikler, hatalar ve gençlerin sektörden gün geçtikçe uzaklaşması gibi yapısal sorunlar, sistemin dayanıklılığını tehdit ediyor.
  • Bu bildirge, mevcut sorunları net bir şekilde ortaya koyarken; planlı üretimden dijitalleşmeye, kooperatifleşmeden yeşil dönüşüme kadar uzanan çözüm önerileriyle sektör için yol gösterici bir vizyon sunuyor.

Giriş: 18 Eylül 2025,

ÖNSÖZ

Değerli paydaşlarımız ve kıymetli okuyucular, Türkiye, 25 milyon hektarın üzerindeki tarım arazisiyle Avrupa’nın en büyük tarım ekonomisi konumunu koruyor ve tarım sektörü hem milli gelirimizin hem de istihdamımızın vazgeçilmez dayanaklarından biri olmayı sürdürüyor. Böylesine stratejik bir sektörde Bloomberg HT ile düzenlediğimiz Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Zirvesi bizlere, sadece mevcut başarıları kutlama değil, aynı zamanda geleceğin risk ve fırsatlarına yanıt verecek ortak bir eylem planı geliştirme imkânı sundu. Zirve sürecinde ortaya koyduğumuz analizler, su kıtlığından lojistik zafiyetlere kadar sekiz temel sorunun ekosistemin dönüşümünü yavaşlattığını gösterdi. Bu tablo bizlere, üretim modellerimizi yeniden kurgularken iklim değişikliğinin etkilerini azaltan, kaynak verimliliğini artıran ve tüketici güvenini pekiştiren bütüncül çözümlere odaklanmamız gerektiğini hatırlatıyor. Elinizdeki “Türkiye Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Sonuç Bildirgesi”, sorun–çözüm ilişkisinin net bir haritasını çizerek 12 Stratejik Çözüm Önerisini “etki” ve “uygulanabilirlik” eksenlerinde önceliklendiren metodolojik bir çerçeve sunuyor. Böylece karar vericilerimiz kaynaklarını en yüksek faydayı sağlayacak alanlara yönlendirme fırsatını yaratmış oluyor. Bu dönüşümün başarıya ulaşması için raporda tarif edilen “Uygulama ve Ölçeklendirme” yapısının; somut hedefler, sorumlu kurumlar ve düzenli performans takibiyle desteklenmesi büyük önem taşıyor. Sektördeki tüm aktörlerin bu çerçeveye aktif katılımı; veriye dayalı karar alma kültürünü yerleştirerek rekabet gücümüzü uzun vadede artmasını sağlayacaktır. Zirveye katkı sunan kamu kurumlarımıza, özel sektör temsilcilerimize, akademisyenlerimize ve sivil toplum paydaşlarımıza en içten dileklerimle teşekkürlerimi iletirim. Sizlerin bilgi birikimi ve iş birliğiyle, güçlü tarım ekosistemimizi daha akıllı, dirençli ve kapsayıcı bir geleceğe taşıyacağımıza yürekten inanıyorum.

Saygılarımla,

Onur Candar Bain & Company Yönetici Ortağı

Değerli sektör temsilcileri, kıymetli okurlar,

Tarım ve gıda sektörü, yalnızca ekonomik kalkınmanın değil; toplum sağlığının, çevresel sürdürülebilirliğin ve stratejik bağımsızlığın da temel yapıtaşlarından biridir. Artan iklim riskleri, kaynakların verimli kullanımı üzerindeki baskılar ve küresel tedarik zincirlerindeki dönüşüm, bu alanlarda yeni bir perspektif geliştirmeyi zorunlu kılmaktadır.

Bu gereklilikten hareketle düzenlenen Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Zirvesi, Türkiye’nin tarım potansiyelini sürdürülebilir bir büyüme modeliyle nasıl hayata geçirebileceği sorusuna yanıt arayan tüm paydaşları bir araya getirdi. Zirve kapsamında su yönetimi, genç istihdamı, verimlilik artışı ve lojistik altyapının güçlendirilmesi gibi kritik başlıklarda uygulamaya dönük fikirler geliştirildi. Aynı zamanda sektörün yapısal sorunlarına yönelik somut çözüm alanları netleştirildi ve farklı paydaşlar arasında ortak bir vizyon inşa edildi.

Zirvenin sonunda gerçekleştirilen Yuvarlak Masa Buluşması, sürdürülebilir dönüşüm yolunda güçlü bir irade ve iş birliği zemini oluşmasına katkı sundu. Bu raporla paylaşılan Türkiye Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Sonuç Bildirgesi, kamu, özel sektör ve sivil toplum arasında koordineli, ölçülebilir ve veriye dayalı bir dönüşüm sürecine zemin hazırlayacak somut hedefler ve uygulama adımları içermektedir.

Zirve boyunca elde edilen içgörüler, yalnızca etkinlik günüyle sınırlı kalmayıp, canlı yayınlar, dijital içerikler ve medya etkileşimleri yoluyla milyonlara ulaştırıldı. Bu etkileşim, sürdürülebilir tarım vizyonunun toplumsal sahipliğini güçlendirdi.

Ortaya çıkan bu yaklaşım, yalnızca bir zirvenin değil, geleceği birlikte şekillendirme iradesinin ortak ifadesidir. Hep birlikte atılan bu adımların, sürdürülebilir tarım ve gıda ekosistemimizin yarınlarını güvence altına alacağına inanıyoruz.

Açıl Sezen

Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni

Tarımın dönüşümüne katkı sunan tüm değerli paydaşlar, Tarım ve gıda sektörü, ekonomik büyümenin, sosyal refahın ve çevresel sürdürülebilirliğin kesişim noktasında yer alıyor. Ancak su kıtlığı, iklim krizi, üretim planlamasındaki eksiklikler, hatalar ve gençlerin sektörden gün geçtikçe uzaklaşması gibi yapısal sorunlar, sistemin dayanıklılığını tehdit ediyor. Bu bildirge, mevcut sorunları net bir şekilde ortaya koyarken; planlı üretimden dijitalleşmeye, kooperatifleşmeden yeşil dönüşüme kadar uzanan çözüm önerileriyle sektör için yol gösterici bir vizyon sunuyor. Sürdürülebilirlik artık bir seçenek değil, zorunluluk… Bu belge de tarımın geleceğini şekillendirmede önemli bir adım niteliğinde.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım ve Gıda Editörü

1- TÜRKİYE’NİN TARIM VİZYONU

Tarım sektörü, Türkiye ekonomisinin hem stratejik hem de yapısal açıdan en kritik bileşenlerinden biridir. Yaklaşık 25 milyon hektarlık tarım arazisi ile Türkiye, Avrupa’nın en büyük tarım ekonomisine sahip olup, tarımın gayrisafi yurtiçi hasıladaki (GSYH) payı %6 seviyelerinde seyretmektedir. Son otuz yılda ekilebilir alanlar %15 oranında azalmasına rağmen tarımsal üretimde verimliliğin artmasıyla beraber bu kayıp telafi edilmiş, Türkiye son yirmi yılda dünya tarımsal sıralamasında 33. sıradan 8. sıraya yükselmiştir. Bu artış katma değerli ürün geçişi ve verimlilik artışlarının sağladığı rekabet avantajının somut bir göstergesidir. Ancak benzer arazi büyüklüğüne sahip Endonezya’nın tarımsal GSYH’sinin Türkiye’nin 2,5 katı olması, hala gelişim alanlarımızın olduğunu işaret etmektedir. İstihdam açısından da tarım sektörü, milyonlarca kişinin doğrudan veya dolaylı olarak geçim kaynağını oluşturur. Bu bağlamda, sürdürülebilir ve rekabetçi bir tarım vizyonu, yalnızca ekonomik büyümenin değil aynı zamanda sosyal istikrarın da temel taşıdır.

İbrahim Yumaklı, T.C. Tarım ve Orman Bakanı “Tarımsal üretim yapan üreticilerimiz yeniliğe çok açık ve hızlı uyum sağlayabiliyor. Yeter ki onlara gerekli ortamı oluşturun. Bizim dezavantajımız etki edemeyeceğimiz koşullardan kaynaklanıyor. Ama biz bu konuda hızlı adım atabilen bir ülkeyiz.”

Stratejik Üretim ve Gıda Güvencesi

Türkiye’nin ekilebilir arazilerinin %80’inde stratejik ürünler yetiştirilebilecek potansiyele sahip olması, üretimin planlı ve bilimsel temellere dayandırılması ihtiyacını ortaya koymaktadır. Bu potansiyeli hayata geçirmek üzere üç yıllık üretim planları kapsamında sağlanan kredi, hibe ve Ar-Ge teşvikleri stratejik ürün ekimini güvence altına alarak gıda arzını sağlam bir temele oturtmaktadır. Bu stratejik yaklaşım, gıda arz güvenliğini uzun vadeli şekilde tesis etmek için kritik önemdedir. Ayrıca ülke genelindeki 60 milyon tarım parselinin uzaktan algılama ve yerinde doğrulama yoluyla analiz edilmesi, üretim kayıtlarının doğruluğunu artırırken, bu gelişmeler neticesinde Türkiye yakın gelecekte Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) katılım oranını şu andaki %65’in üzerine çıkarmayı hedeflemektedir. Tarım Şurası kararları çerçevesinde hazırlanan takvimli eylem planları, kamu ve özel sektörün katılımıyla öngörülebilir ve istikrarlı bir politika zemini oluşturmayı amaçlamaktadır. Yeni Hal Yasası’nın öngördüğü 13 tip sözleşmeli üretim modeli aracılık maliyetlerini düşürerek üreticitüketici fiyat makasını daraltıp, gıda enflasyonuna karşı yapısal direnç sağlamayı hedeflemektedir. Buna paralel olarak, uluslararası kalite yönetim sistemlerinin yaygınlaştırılması, hem iç piyasada tüketici sağlığını güvence altına alacak hem de ihracatta rekabet gücünü artıracaktır.

Dijitalleşme ve Teknoloji Tabanlı Üretim

Türkiye’nin 2025-2027 tarım vizyonu, teknoloji destekli üretim ve dijital izleme yatırımlarına öncelik verilmesini içermektedir. Hassas tarım uygulamaları, dijital sensör sistemleri ve yapay zekâ destekli veri analizleri, kaynak verimliliği ile yüksek üretkenliği eş zamanlı sağlamayı mümkün kılmaktadır. Tarım ürünleri piyasasında şeffaflığı ve etkinliği artıran, üreticilere ürünlerini dijital ortamda ticarete sunma imkânı tanıyan Türkiye Ürün İhtisas Borsası (TÜRİB) gibi olumlu gelişmeler de yaşanmaktadır. Buna karşın dünya genelinde tarım, GSYH’nin yaklaşık %8’ini oluştururken, tarıma ayrılan kaynaklar ortalama %4 seviyesinde kalmaktadır. Tarımda yenilik, bilim ve araştırmaya yapılan yatırımlar ise yalnızca %0,5 gibi oldukça düşük bir düzeydedir. Tarımsal gelişime özgülenen sermayenin arttırılması gelecekteki teknolojik ilerlemeyi ciddi bir biçimde hızlandıracaktır. Ancak çiftçilerin yaş ortalamasının 58 olması, bu teknolojilerin adaptasyonunda sınırlayıcı bir etken olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle, gençlerin tarıma teşvik edilmesi ve dijital becerilerini tarıma entegre edecek özel eğitim programları büyük önem taşımaktadır.

Finansal ve Sosyal Kapsayıcılık

Tarımsal kalkınmanın yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal bir yönü de vardır. Bu kapsamda, gençlerin ve kadınların tarımsal üretime katılımını kolaylaştıran özel finansman modelleri, kırsal yaşamı cazip hale getirmekte ve sosyal kapsayıcılığı güçlendirmektedir. Dijital uygulamalar, eğitim programları ve somut hedefli mikro-kredi paketleriyle gençlere ve kadın üreticilere özel ürünler tasarlanmakta; böylece kırsal kalkınmaya katılım tabanı genişlemektedir. Devlet destekli özel kredi paketleri ile üretici çeşitliliği artırılırken, kırsal yoksullukla mücadeleye de katkı sağlanmaktadır.

Türkiye’nin Tarım Ürünlerinde Bölgesel Lojistik Merkezi Olma Fırsatı

Pandemi ve bölgesel çatışmaların etkisiyle küresel tedarik zincirleri “en düşük maliyet” odaklı yaklaşımdan “en yüksek dirençlilik” hedefli yaklaşıma geçmiştir. Yapay zekâ tabanlı planlama yöntemleri, tedarik zincirindeki kırılgan noktalara erken müdahale imkânı sağlayarak verimlilik ve dirençlilik arasındaki dengeyi ölçülebilir biçimde iyileştirmektedir. Bu küresel dönüşüm sürecinde Türkiye, stratejik lojistik konumu ve ihracat tecrübesi sayesinde tarımsal ürünlerde yüksek katma değerli bir bölgesel merkez olma fırsatını daha da güçlendirecektir.

Alpaslan Çakar, Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü “Tarım sadece ekonomik bir faaliyet olarak değil, ülkemizin gıda güvenliği, istihdamı, ekonomik istikrarı ve kalkınması açısından, Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi – en az savunma sanayii kadar değerli, stratejik bir alan. Türkiye ise, tarımsal üretim potansiyeli açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Bu potansiyeli en iyi şekilde değerlendirmek, çiftçilerimizin her zaman yanında olmak ve Türk tarımını küresel rekabette en güçlü konuma taşımak için tarım sektörüne ve çiftçilerimize ihtiyaçları olan finansal desteği daha güçlü vermeye devam edeceğiz.”

2. TÜRKİYE TARIMINDA BUGÜNÜN PROBLEMLERİ

Ekonomik, sosyal ve ekolojik bağlamda bu kadar kritik bir role sahip olan tarım sektörünün Türkiye’de karşı karşıya kaldığı çok sayıda yapısal sorun mevcuttur. Bu sorunlar, sektörün büyümesini ve dönüşümünü yavaşlatmakta; uygulanan politikaların uzun vadeli dayanıklılığını tehdit etmektedir. Türkiye’nin tarımda sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşabilmesi için öncelikle bu mevcut sorunları net bir biçimde tanımlayıp çözüm üretmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, mevcut sorunlar sekiz ana başlık altında sınıflandırılabilir:

Viorel Gutu, FAO Genel Direktör Yardımcısı/Avrupa ve Orta Asya Bölge Temsilcisi “Avrupa ve Orta Asya’nın tarımsal gıda sistemleri, sıklaşan iklim şokları, artan su kıtlığı ve küçük çiftçiler ve kırsal ekonomiler üzerinde bir baskı fırtınasıyla karşı karşıya. Ancak bölge aynı zamanda Kazakistan’daki buğday tarlalarından Ukrayna’daki dijital tarım inovasyonlarına uzanan güçlü bir potansiyele de sahip.”

Su Kıtlığı ve İsraf

Türkiye’de tarım, toplam su kullanımının %77’sini oluşturmaktadır. Bu oran, dünya ortalamasının yaklaşık %7 üzerinde seyretmektedir. Artan nüfus ve sabit kalan tarım alanları bu yoğun su talebini sürdürülemez kılmaktadır. Diğer yandan, üretilen gıdanın %33’ü çeşitli aşamalarda israf olmakta; bu israfın %17’si üretim sırasında, %16’sı ise tüketim aşamasında gerçekleşmektedir. Artan küresel nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak için üretimin %70 düzeyinde artırılması gerektiği beklenirken, yalnızca gıda israfını azaltmak dahi bu açığın önemli bir bölümünü kapatabilecek potansiyele sahiptir. Bu nedenle üretimdeki verimi artırmanın yanında “sıfır israf” yaklaşımı da bir o kadar önem taşımaktadır.

Süheyl Aybar, Ülker Başkan Yardımcısı “Artan nüfus ve gıda ihtiyacı, iklim değişikliği tarım sektörünü etkileyen önemli konular. Biz de buğday, fındık ve kakao özelinde kadın çiftçileri de kapsayan sürdürülebilir tarım projeleriyle, onarıcı tarım uygulamaları ve su yönetimi konularında çalışmalar yaparak sürece destek olmaya çalışıyoruz.”

İklim Değişikliği

Paris Anlaşması kapsamında belirlenen küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlı tutma hedefi geçen yıl aşılmış olup, sıcaklık artışının 2 dereceyi geçmesi durumunda geri dönüşü olmayan ekolojik sonuçlarla karşılaşılması beklenmekte; uzmanlar ayrıca bu durumun, dünya genelinde istihdamın üçte birini sağlayan ve günlük üretimi yaklaşık 7 milyar dolar olan tarım sektöründe %40’a varan verim düşüşlerine yol açarak ciddi bir tehdit oluşturacağını öngörmektedir. Özellikle Türkiye gibi tarım ağırlıklı ekonomilerde bu riskler büyük ekonomik ve sosyolojik problemler doğuracaktır.

Ediz Günsel, SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı “İklim değişikliği tarımı zorluyor, tüketiciyi tehdit ediyor. Dirençli gıda sistemleri için birlikte harekete geçmeliyiz.”

Planlama Eksikliği ve Arz-Talep Dengesizliği

Türkiye tarımında üretim çoğu zaman piyasa verilerine dayanmadan, bireysel kararlarla şekillenmektedir. Bu durum, çeşitli ürünlerde arz fazlasına, fiyat istikrarsızlığına ve gelir kaybına neden olmaktadır. Dünya genelinde tüketilebilir yaklaşık 6000 gıda türü bulunmasına rağmen, tüketimin %60’ının yalnızca 9 ürüne bağlı olması, küresel gıda sisteminin kırılganlığını artırmaktadır. Türkiye özelinde ise; sözleşmeli tarım modelinin yeterince yaygınlaşmamış olması ve üretim planlamasının bilimsel bir temele oturtulamaması, bu kırılganlığı daha da belirgin hale getirmektedir. Geçmişte ilan edilen “planlı üretim ve sözleşmeli tarım” hedefleri, ölçümleme ve raporlama eksiklikleri nedeniyle yeterince hayata geçirilememiştir. Stratejik ürün listeleri ve üretim havzaları tanımlanmış olsa da, tonaj hedeflerinin ve destek çarpanlarının net olarak belirlenmemesi, bazı ürünlerde arz fazlasına bazılarında ise ithalata bağımlılığa yol açmaktadır.

Kooperatifleşme ve Tedarik Zinciri Zafiyeti

Türkiye’de yaklaşık 9000 tarım kooperatifi bulunmasına rağmen, bu yapıların çoğu işlevsellik açısından zayıftır. Türkiye’de kooperatifleşme oranı %3 seviyesindedir; oysa Fransa’da bu oran %50 civarındadır. Güçlü ve etkin kooperatif yapılarının eksikliği, çiftçilerin pazarlama gücünü azaltmakta ve tedarik zincirinde fiyat dengesizliklerine neden olmaktadır. Bu konuda umut verici çalışmalar yapılmaya başlanmış olsa da (Örneğin: Bir bölgesel kooperatifin 1.000 ton yeşil mercimeği sözleşmeli almasıyla, ithalat maliyetinin %30 altında fiyatla tüketiciye sunulmasını sağlaması.) gıda güvenliği ve fiyat istikrarını sağlamak adına gelişim alanları mevcuttur.

Ali Çandır, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi “Anlaşılan o ki önümüzdeki dönem, küresel tarımsal tedarik zincirleri dönemi olacaktır. Lisanslı depoculuk çalışmalarımizla küresel tedarik zincirine dayanak oluşturacak ciddi bir alt yapı hazırlığına, belirli bir kapasiteye ve deneyime sahibiz.”

Organize Gıda Perakendesi Eksikliği

Organize gıda perakendesi, Türkiye’de 2024 yılında yaklaşık ₺1 trilyon ciroya ulaşmış olmasına rağmen toplam perakende içerisindeki payı hâlâ %40 seviyesindedir. Gelişmiş ülkelerde ise bu oran %80 civarındadır. Organize gıda perakendesinin yeterince yaygınlaşamaması, modern lojistik altyapıdaki eksiklikler, soğuk zincir sistemlerinin sınırlı olması ve ürün izlenebilirliğinin zayıf kalmasıyla ilişkilidir. Bu durum üretici-tüketici fiyat farkının genişlemesine ve kayıt dışı işlemlerin sürmesine neden olmaktadır.

Alp Önder Özpamukçu, GPD Yönetim Kurulu Başkanı “Raflarda fiyat istikrarı sağlamanın temeli tarlada atılıyor. Güçlü bir tarım sektörü, sadece kırsal kalkınmayı değil, şehirde raflara yansıyan ekonomik dengeyi de sağlar.”

Gençlerin Tarımdan Uzaklaşması

Tarımsal üretimde 19-25 yaş aralığındaki bireylerin payı yalnızca %5’tir. Gençlerin sektöre ilgisinin düşük olması, hem üretimde süreklilik hem de tarımsal dönüşüm açısından önemli bir risktir. Teknolojiye hâkim bir kuşağın sektörden uzak durması, dijitalleşme süreçlerini de yavaşlatmaktadır. Bununla beraber sektörün ortalama yaşının 58 olması, Türkiye tarım ekosisteminin sürdürülebilirliği konusunda ciddi bir risk oluşturmaktadır.

Kemalettin Bayat, Ziraat Bankası Tarımsal Bankacılık Grup Başkanı “Başta tarımsal üretime başlamak isteyen, işini büyütmek isteyen genç ve kadın üreticilerimizi tarımın geleceğinin en önemli unsuru olarak görüyoruz.”

Finansman ve Risk Yönetimi Sorunları

Tarım sektörü, doğası gereği iklimsel ve operasyonel risklere oldukça açıktır ve yakın zamanda yaşanan don felaketi, bu risklerin yönetiminde sigortalaşmanın önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Ancak küçük çiftçilerin finansmana erişiminin sınırlı olması ve sigorta ile kredi yapılandırma gibi koruyucu mekanizmaların yetersiz kalması, sektörde sürdürülebilirliği tehdit etmektedir. Ayrıca risk paylaşımına imkân tanıyacak yeni yatırım araçları ve afet dönemlerinde hızlı kredi yapılandırmasını mümkün kılacak mekanizmaların bulunmaması da önemli eksiklikler olarak dikkat çekmektedir. Sektörün GSYH’ye oranla kredi hacmi görece makul görünse de kayıt eksikliğinin yol açtığı teminat izlenebilirliği sorunları, bankaların risk alma iştahını azaltmakta ve finansal erişimi daha da kısıtlamaktadır.

Verilen Desteklerin Gerçekleşememesi

Tarımsal desteklerin eksiksiz ve zamanında yapılması; üretim planlaması, nakit akışı ve risk yönetimi açısından kritik öneme sahiptir. 2024 yılında tarıma ayrılan 91,5 milyar TL’lik destek bütçesinin %89’u (81,4 milyar TL) aynı yıl içinde çiftçilerin hesaplarına aktarıldı. Geriye kalan 10,1 milyar TL ise 2025 yılında ödenmek üzere ertelendi. Bu gibi gecikmeler, çiftçilerin tohum, gübre ve mazot gibi temel girdilerini hasat öncesinde peşin finanse etmelerini zorlaştırmaktadır ve ayrıca nakit akışında oynaklıklara sebep olmaktadır. Öte yandan, tarımsal desteklerin mutlak tutarı dahi yasal yükümlülüklerin gerisinde kalmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na göre tarımsal destek bütçesi 2025’te %47,5 artışla 135 milyar TL’ye çıkarılmıştır. Ancak aynı planda öngörülen 61,5 trilyon TL’lik millî gelir dikkate alındığında, bu tutar Gayrisafi Millî Hasıla’nın yalnızca %0,2’sine karşılık gelmektedir. Tarım Kanunu’nun 21. maddesi ise “bütçeden ayrılacak kaynağın GSYH’nin %1’inden az olamayacağını” hükme bağlamaktadır. Dolayısıyla, kanunun tam uygulanabilmesi için 2025 yılında desteklerin en az ~615 milyar TL seviyesine ulaşması gerekmektedir. Bu fark, çiftçilerin gerek üretim maliyetlerini karşılamasında gerekse iklim değişikliği ve piyasa oynaklığı gibi risklere karşı direnç geliştirmesinde önemli bir engel oluşturmaktadır.

3. ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VE REKABETÇİ TARIM İÇİN GEREKLİLİKLER

Tarım sektörünün karşı karşıya olduğu su kıtlığından planlama eksikliklerine uzanan çok katmanlı sorunlara bütüncül bir yaklaşım geliştirmek amacıyla bu bölümde birbiriyle entegre 12 stratejik çözüm önerisi sunulmaktadır. Bu öneriler; üretimin planlanmasından dijital finansmana, kooperatifleşmeden rejeneratif tarıma kadar geniş bir yelpazede ölçeklenebilir uygulamalar içerecek şekilde tasarlanmış olup, hem gıda güvenliğini güçlendirmeyi hem de kırsal kalkınmayı hızlandırmayı hedeflemektedir.

Bamsi Akın, Ferrero Fındık Genel Müdürü “Bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki, tarımda sürdürülebilirlik ancak insanı ve doğayı merkeze alan, ölçülebilir ve çok paydaşlı iş birlikleriyle mümkün.”

Planlı Üretim ve Sözleşmeli Tarım

Planlı üretim, tarım sektöründe arz-talep dengesini kurmanın anahtarıdır. Bilimsel verilere dayalı üç yıllık üretim planları ile hem çiftçilerin geliri öngörülebilir hâle getirilmekte hem de piyasa istikrarı sağlanmaktadır. Sözleşmeli üretim modeli, çiftçi ve alıcı arasında güvene dayalı ilişkiler inşa ederek uzun vadeli iş birliklerini desteklemektedir.

Somut aksiyon adımları

  • Stratejik ürün listesi genişletilerek bitkisel, hayvansal ve su ürünlerinde planlı üretimin sürdürülmesi
  • Meraların korunması, işgallerin önlenmesi ve iklim değişikliğine uyumlu ıslah projelerinin yürütülmesi
  • Arazi bankacılığı ve kullanım planlarıyla tarım arazilerinin verimli hâle getirilmesi
  • Kent ve dikey tarım için mevzuat oluşturularak şehir içi atıl arazilerin üretime kazandırılması
  • Organize Tarım Bölgelerinin yaygınlaştırılması ve jeotermal kaynaklı topraksız seraların kurulması
  • Destek havzalarının idari sınırlardan bağımsız, tarımsal potansiyele göre tanımlanması
  • Endüstriyel biyoteknolojide mevzuat uyumu, yerli üretim ve teşvik mekanizmalarının geliştirilmesi
  • Toprak etüt haritalarının tamamlanarak dijital Toprak Bilgi Sisteminin oluşturulması
  • Yerli üretimle kritik ürün tedarikini garanti altına alacak acil durum planlarının hazırlanması
  • Tarımsal üretim planlamasının TARSİM sigorta süreçleriyle entegrasyonu

Gıda Arzı ve Ölçek Ekonomisi

Gıda arzının kontrolünde kooperatifleşmenin güçlendirilmesi, ortak satın alma ve pazarlama faaliyetleri aracılığıyla ölçek ekonomisi yaratır. Kooperatifler, üreticilerin girdileri toplu olarak satın almalarını sağlayarak maliyetleri düşürür, böylece üretim maliyetlerini azaltarak üretici gelirini iyileştirir. Ayrıca, ortak pazarlama faaliyetleri sayesinde çiftçiler, bireysel olarak ulaşamayacakları geniş pazarlara erişebilir ve ürünlerini daha avantajlı fiyatlarla satabilir. Kooperatiflerin sağladığı pazarlık gücü, üreticinin lehine fiyatlama yaparak üreticilerin gelir istikrarını da destekler. Bu yapı aynı zamanda piyasa koşullarına karşı üreticilerin direncini artırır ve uzun vadede sürdürülebilir üretim koşullarının oluşmasına ve gıda güvenliğinin sağlanmasına katkıda bulunur.

Somut aksiyon adımları

  • Üretici örgütlerinin tüm tedarik zincirinde etkinliğini artıracak düzenlemeler
  • Arazi bankacılığı sistemiyle küçük işletmelerin ölçek büyütmesi ve parsel bütünlüğü
  • Küresel gıda krizlerine karşı risk analizi ve koruyucu önlemler
  • Gıda kaybı ve israfını azaltacak iş birlikçi yönetim stratejileri
  • Küçükbaş kırmızı et payını artıracak destek programları
  • Yerli hayvan ırklarını koruyarak üretim miktarı ve kalite artışı
  • Tarımsal örgütlerin etkinliği için mevzuatın yeniden düzenlenmesi
  • Su ürünlerinde görevlerin tek çatı altında toplanması
  • Su ürünlerinde sürdürülebilir üretim-işleme-pazarlama yapısının güçlendirilmesi
  • Su Ürünleri Koruma Memurluğu kurularak stok yönetiminin güçlendirilmesi
  • Tarım-Sanayi-Lojistik paydaşlarını buluşturan kümelenme modelinin teşviki
  • Kooperatif yapılarıyla tarım-sanayi entegrasyonunun güçlendirilmesi

Su ve Enerji Verimliliği

Enerji ve su gibi kaynakların verimli kullanımı tarımsal sürdürülebilirliği önemli ölçüde desteklemektedir. Özellikle yapay zekâ destekli toprak nem sensörleri ve damla sulama sistemleri gibi modern teknolojiler, üretimde kaynak kullanımını etkin şekilde yöneterek ciddi tasarruflar sağlamaktadır. Örneğin, Konya’daki pilot damla sulama projesinde, su tüketimi %40, enerji tüketimi ise %25 oranında azaltılmıştır. Ege Bölgesi’nde bulunan zeytinliklerde uygulanan sensörlü sulama sistemleri, bitkilerin anlık ihtiyaçlarına uygun olarak otomatik sulama yaparak hem bitki stresini azaltmış hem de üretimde verimlilik artışı sağlamıştır. Ayrıca şeker pancarı gibi yüksek su tüketimine sahip ürünlerde, bölgesel kotalar ve hedefli teşvikler sayesinde aşırı su kullanımının önüne geçilmiş, böylece sürdürülebilir üretim pratikleri yaygınlaşmıştır. Kaynak kullanımının gün geçtikçe daha önemli hale geleceği de düşünüldüğünde enerji ve su verimliliği artışı ihtiyacı daha da belirgin hale gelmektedir.

Somut aksiyon adımları

  • Tarımda yenilenebilir enerji kullanımının artırılması ve yeşil büyüme stratejilerinin geliştirilmesi
  • “Su Kanunu” ve “Taşkın Kanunu” mevzuat altyapısının tamamlanması
  • Kurum yetki-görevlerinin yeniden düzenlendiği merkezi ve entegre su yönetimi yapısının oluşturulması
  • Yağmur suyu hasadı, gri su ve arıtılmış atık su gibi alternatif kaynakların değerlendirilmesi için yasal altyapı
  • Su tasarrufu ile 2030’a kadar kişi başı günlük su kullanımının düşürülmesi
  • Açık kanalların kapalı basınçlı sulama sistemlerine dönüştürülerek sulama randımanının artırılması
  • Ülke genelinde sektörel su tahsisi çalışmalarının tamamlanması, takibi ve düzenli güncellenmesi
  • Ulusal Kurakçıl Peyzaj Stratejisi ile az su tüketen bitki türlerinin yaygınlaştırılması ve peyzaj su sınırlamaları
  • Nehir havzalarının tamamında Ulusal Taşkın Tahmini ve Erken Uyarı Sisteminin kurulması ve yönetilmesi
  • İçme suyu şebekelerindeki kayıplarının azaltılması
  • Yeraltı suyu rezervlerinin korunması ve su kullanım etkinliğinin artırılması

Yeşil Çözümlerle Verimlilik Artışı ve Karbon Sertifikasyonu

Rejeneratif tarım uygulamaları ve düşük girdili yeşil teknolojilerin (örneğin, organik gübreleme) yaygınlaştırılması, toprağın su tutma kapasitesini ve karbon tutma potansiyelini yükselterek uzun 13 vadede verimliliği artırmaktadır. Bu uygulamalar aynı zamanda reel sektör şirketlerinin karbon azaltımı hedeflerine doğrudan katkı sağlamakta ve sürdürülebilir yatırımları teşvik etmektedir. Tarımsal araziler ve hayvancılık faaliyetlerinden yıllık yaklaşık 18-24 Mt CO₂e değerinde karbon sertifikası üretilebilme potansiyeli, çiftçiler için ek gelir yaratırken, sürdürülebilir tarımın çevresel ve ekonomik faydalarını somutlaştırmaktadır. Bu doğrultuda yeşil çözümlerin ülke genelinde yaygınlaştırılması, tarım sektörünün hem kârlılığı hem de çevresel sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir.

Yasemin Kireç, Anadolu Meraları CEO “Doğa ile uyumlu üretim modellerini yaygınlaştırmak, bunu yaparken üreticiyi ve tüm değer zincirini kapsamak ve dönüşümde iş birliğini merkeze almak lüks değil, ihtiyaç.”

Somut aksiyon adımları

  • Biyoçeşitliliğin korunmasına yönelik mevzuat altyapısının tamamlanması
  • Deniz ve kıyı biyoçeşitliliğinin korunup öne çıkarılması
  • Genetik kaynakların korunması, sürdürülebilir kullanımı ve envanter için kurumlar arası iş birliğinin güçlendirilmesi
  • Orman ürünlerinde sürdürülebilir hammadde tedarik yol haritası ve hurda ahşap yönetim planının hazırlanması
  • İklim nötr hedefi doğrultusunda agro-ormancılık uygulamalarının yaygınlaştırılması
  • Meralarda karbon yutak kapasitesinin artırılması
  • Orman ekosistemlerinin iklim değişikliği ve yangına karşı dirençli hâle getirilmesi; yangın riski belirleme ve erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi
  • Hastalıklara dirençli, adaptasyon kabiliyeti yüksek, üstün verimli hayvan ırklarının desteklenmesi ve yaygınlaştırılması
  • Tarım sektörünün AB Yeşil Mutabakatına uyum çalışmalarının artırılması
  • Minimum toprak işleme tekniklerinin yaygınlaştırılması ve organik gübre üretimi için bitkihayvan atıklarının değerlendirilmesi

Dijital Tarım Çözümleri

Sensörler, uydu görüntüleri ve yapay zekâ gibi dijital çözümler, tarım üretim süreçlerinde girdi kullanımını optimize ederek ve çevresel faktörlere görünürlük kazandırarak verimliliği artırmaktadır. Bu çözümler sayesinde tarladan toplanan veriler otomatik olarak işlenip karar destek sistemlerine dönüştürülmekte ve verim arttırılarak girdi maaliyetleri düşürülmektedir. Ancak dijital tarım çözümlerinin geliştirilmesindeki temel engel, veriye erişim ve bu verinin izlenebilirliğinin henüz yeterince sağlanamamasıdır. Uzun vadede veri toplanmasının izlenebilirlikle artırılması hedeflenirken, kısa vadede organize perakende sektöründe hâlihazırda mevcut olan verilerin kullanımıyla başlangıç yapılabilir. Bu uygulamaların ülke genelinde yaygınlaştırılması, doğru ve kârlı tarımın sürdürülebilirliğine büyük katkı sağlayacaktır.

Tanzer Bilgen, Doktar CEO “Kaliteli gıdanın yolu sağlıklı topraktan geçer, sürdürülebilir üretimle devam eder. Bu dönüşümün merkezinde ise yenileyici tarım vardır.”

Somut aksiyon adımları

  • Tarıma odaklı teknoloji geliştirme bölgeleri ve ürün bazlı Ar-Ge kümelenmelerinin kurulup geliştirilmesi
  • Dijital tarım, yapay zekâ ve ileri teknolojiler için ulusal Ar-Ge ve koordinasyon enstitüsünün görevlendirilmesi
  • Kablosuz, geniş bant ve mobil ağ teknolojilerinin kırsal alanlarda yaygınlaştırılması; telekomünikasyon altyapısının güçlendirilmesi
  • Tarımsal Gözlem Uydu Ağı kurulması ve yapay zekâ destekli tahmin-izleme sistemlerinin geliştirilmesi
  • Yapay zekâ destekli orman izleme-değerlendirme sistemi ile uydu verilerine dayalı ekosistem izlemenin genişletilmesi
  • Tarım sigortası (TARSİM) süreçlerinde uydu teknolojileri ve yapay zekânın kullanımı ile afet risklerinin azaltılması
  • Ulusal Dijital Tarım Veri Bankası’nın kurulup güçlendirilmesi; uzaktan algılama ve blok zincir altyapısının başlatılması

İzlenebilir Tarım Ürünleri

Barkodlu izlenebilirlik sistemi ve dijital platformlar sayesinde ürünlerin geçmişi “Tarladan Sofraya” şeffaf biçimde takip edilerek gıda güvenliği sağlanmakta, pestisit ve diğer kalıntı riskleri azaltılmaktadır. Bu sistem tüketiciye şeffaflık sunarken, Türkiye’nin uluslararası pazarlarda rekabet gücünü artırmak ve küresel ile yerel pazarlarda güvenin sürdürülebilirliğini sağlamak açısından da kritik öneme sahiptir. Ayrıca, izlenebilir tarım ürünlerinden elde edilecek veriler, gelecekteki dijital çözümler ve planlı üretim süreçleri için temel oluşturacak; bu da tarım ve gıda alanında veriye dayalı karar almayı kolaylaştırarak teknoloji kullanımını artıracaktır.

Somut aksiyon adımları

  • Bitki koruma ruhsat süreçlerinin iyileştirilmesi, biyolojik/biyoteknik mücadele ve yasaklı pestisitlerin kaldırılması
  • Göçer hayvancılık işletmelerinin izlenmesi, kayıt altına alınması ve destek modellerinin geliştirilmesi
  • Entegre zararlı yönetimiyle biyolojik orman zararlılarıyla mücadele ve laboratuvar kapasitesinin güçlendirilmesi
  • Tek Sağlık yaklaşımı için ulusal koordinasyon ve çok disiplinli strateji oluşturulması
  • Gıdada antibiyotik ile pestisit kalıntısını önlemeye yönelik etkin izleme ve mevzuat düzenlemeleri
  • Üretici-tüketici gıda güvenliği farkındalığının artırılması ve bilgi kirliliğiyle mücadele
  • Coğrafi işaretli ürünlerde izlenebilir denetim sistemi kurularak katma değerin yükseltilmesi

Sertifikalı Tarım Ürünleriyle Katma Değer Artışı

“İyi Pamuk” gibi sürdürülebilirlik sertifikasyonları, hem üretim kalitesini artırmakta hem de Türkiye’nin uluslararası pazardaki rekabet gücünü yükseltmektedir. Türkiye, kendi “İyi Pamuk” standardını geliştirerek hem sertifikasyon hem de dış finansman erişimi açısından avantaj sağlamayı hedeflemektedir. Bu uygulamaların üretilen diğer ürünlere de yayılması, Türkiye’nin iç pazardaki konumunu güçlendirirken özellikle ihracatta rekabet avantajı yaratacak, ürün hacmini artırmanın yanı sıra birim üründen elde edilen katma değeri de yükseltecektir.

Fuat Tanman, İPUD Yönetim Kurulu Üyesi “Sürdürülebilir üretim, çevreye ve insana duyarlı bir yaklaşımı zorunlu kılıyor. İyi pamuk uygulamaları sayesinde hem üreticilerimiz kazanıyor hem de ülkemiz rekabet avantajı elde ediyor.”

Somut aksiyon adımları

  • Rekabetçi ve arz fazlası tarımsal ürünlerin katma değerli formlara dönüştürülerek ihracatının artırılmasına yönelik stratejiler
  • Türk tarım ürünlerinin marka imajının güçlendirilmesi ve sertifikalı ürünlerin yaygınlaştırılması

Lojistik ve Depolama Altyapısı

Son 15 yılda lisanslı depo kapasitesi üç katına çıkmış olsa da hâlen toplam üretimin yalnızca üçte biri bu depolarda korunabilmektedir. Lisanslı depo kapasitesinin artırılması, stok yönetimini geliştirerek ürünlerin pazara sunuluş zamanlamasını optimize etmekte ve raf fiyatlarını dengede tutmaktadır. Buna ek olarak, modern lojistik yatırımlarının hızlandırılması, soğuk zincir ağlarının geliştirilmesi ve yapay zekâ destekli lojistik planlama sistemlerinin devreye alınması; hem organize perakendenin payını artırarak kayıt dışılığı azaltmakta hem de ürün kalitesini koruyarak gıda israfını azaltmaya katkıda bulunmaktadır. Böylece üretici ve tüketici arasındaki fiyat farkı daralmakta, vergi gelirleri de olumlu etkilenmektedir.

Ali Kırali, TÜRİB Genel Müdürü “Gıda güvencesi sadece üretimle değil, güvenli saklama ile şeffaf ve adil ticaretle mümkün olmaktadır. Lisanslı depolarımız ve elektronik ürün senetlerimiz bu amaca hizmet etmektedir.”

Somut aksiyon adımları

  • Karayolu bağımlılığını azaltarak demir ve deniz yolu lojistiğinin teşvik edilmesi
  • Yerel ve kısa tedarik zincirlerinin geliştirilmesiyle küresel bağımlılığın azaltılması
  • Tarıma dayalı sanayi tesislerinin üretim alanlarına yakın konumlandırılması
  • Bölgeye uygun yeraltı ve doğal soğuk hava depolarının kullanılması
  • Organize Tarım Bölgeleri ile lojistik merkezlerin entegre edilmesi

Dijital Ticaret ve Pazar Erişimi

Çiftçilerin dijital borsalar aracılığıyla doğrudan geniş pazarlara erişmesi, aracısız ticaret sayesinde maliyetleri önemli ölçüde düşürmekte ve üreticilere daha etkin satış imkânları sağlamaktadır. Bu platformlar, üreticileri doğrudan yurtiçi ve yurtdışı alıcılarla buluşturarak referans fiyat oluşumunu şeffaflaştırmakta, ödeme ve teslimat garantileriyle küçük çiftçilerin alacak riskini azaltmakta, aynı zamanda ESG gibi raporlamalar için gerekli olan izlenebilir veri akışını sağlamaktadır. Diğer taraftan, şirketlerin spot alımlar yerine vadeli sözleşmeler kullanmaları maliyet kontrolünü güçlendirerek fiyat öngörülebilirliğini artırmaktadır.

Armando Guastella, Bain & Company Ortak “Küreselleşme ile her şeyde verimlilik ve maliyetlerin düşürülmesi önemliydi. Pandemiden sonra ülkeler bireysel hareket etmeye başladılar. Verimli olmaktan dirençli olmaya geçtiler. Burada teknolojik dönüşüm önem kazandı.”

Somut aksiyon adımları

  • Üretici-tüketici doğrudan satış için dijital borsa ve blok zincir tabanlı sistemlerin hayvansal ürün piyasalarında aktif hale getirilmesi
  • Meyve-sebze, kuru gıda ve et ürünleri için Dijital Hal Sistemlerinin kurulması
  • Gümrük Birliği kapsamında tarım ürünleri ticaret rejiminin revize edilerek AB Ortak Tarım Politikası’na uyum sürecinin hızlandırılması
  • Türkiye’nin liderliğinde bölgesel ve uluslararası tarımsal diplomasi platformlarının kurulması

Tarımsal Sigorta ile Risk Yönetimi

Tarım ve gıda sektörü, doğası gereği iklimsel ve ekonomik belirsizliklerden kaynaklanan yüksek risklerle karşı karşıyadır. Bu risklerin etkin bir şekilde yönetilebilmesi için sigorta ve benzeri finansal araçların yaygınlaştırılması önem taşımaktadır. Böylece bireysel üreticilerin ve firmaların maruz kaldığı risk yükü azaltılarak, iklim değişikliği ve beklenmedik durumların oluşturduğu riskler daha geniş bir tabana dağıtılabilecektir. Bu yaklaşım, sektör paydaşlarına güven ve istikrar sağlayarak, yatırımcıların sektöre ilgisini artırırken üreticilerin de sürdürülebilir üretim için gerekli olan uzun vadeli yatırımları gerçekleştirmesini kolaylaştıracaktır. Bununla birlikte, mevcut ekonomik koşullar ve sektörel ihtiyaçlar dikkate alınarak sigorta kapsamlarının ve kapsam dışı kalan koruma alanlarının yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, üretici kesimin risk kontrol mekanizmaları hakkındaki farkındalığı, yerel düzeyde bankalar aracılığıyla, daha geniş ölçekte ise eğitim programlarıyla pekiştirilmelidir.

Somut aksiyon adımları

  • Kuraklık ve aşırı hava olaylarına karşı dijital erken uyarı ve izleme sistemlerinin kurulması
  • Taşkın ve kuraklık için tahmin-erken uyarı ile karar destek sistemlerinin yaygınlaştırılması
  • Acil Tarımsal Afet Yardım Risk Fonu’nun yasal ve kurumsal altyapısının oluşturulması

Esnek ve Dijital Finansman

Sürdürülebilir tarımın finansmanı, yalnızca mevcut ihtiyaçları karşılamakla kalmayıp geleceğin risklerine karşı da dayanıklı bir sistem sunmalıdır. Türkiye’de tarım sektörüne verilen kredilerin sorunlu kredi oranı %1’in altında seyretmektedir. Bu veri, çiftçilerin finansal sorumluluk düzeyinin yüksekliğini göstermektedir. Buna rağmen, iklim krizleri gibi ani şoklara karşı finansal koruma mekanizmalarının zayıf oluşu, sistemin esnekliğini sınırlandırmaktadır. Bu bağlamda, performansa dayalı ve esnek vadeli (rotatif) kredi ürünleri ön plana çıkmaktadır. Ayrıca, dijital bankacılık çözümleri ile kırsalda finansmana erişim kolaylaşmakta; şube ağını genişletmeden hizmetin yaygınlaşmasını sağlamaktadır.

Engin Eskiduman, DenizBank KOBİ Bankacılığı,Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı “Son 20 yılda Türkiye’nin birçok tarım ürününde dünyada üst sıralara çıkmasının nedeni, çiftçimizin gerçek ihtiyaçlarına uygun, doğru finansmana erişebilmesidir.”

Somut aksiyon adımları

  • Ulusal ve uluslararası alternatif finansman teşvik, hibe ve altyapılarının güçlendirilmesi ve etkin kullanımı
  • Yeni nesil finansal araçlar, satın alma garantili modeller, vergi teşvikleri ve Tarımsal Finans ArGe Biriminin kurumsallaştırılması
  • Tarım sektörüne özel Çiftçi Garanti Fonu ve Kooperatif Finansman Fonunun kurulması
  • Yeşil finansman araçlarının geliştirilmesi, yeşil üretim yapan çiftçilerin kredi erişiminin artırılması ve yeşil lojistik teşviki

Gelişmiş Destek Mekanizmaları

Tarım sektörünün sürdürülebilir bir şekilde gelişebilmesi için destek mekanizmalarının güçlendirilmesi kritik önem taşımaktadır. Öncelik, tarımsal desteklerin niceliğini kademeli olarak yasal hedefe yaklaştırmak ve bu artışı çiftçilerin tüm segmentlerine erişilebilir kılmaktır. Bu sayede iklim risklerine uyumdan yenilikçi üretim tekniklerine kadar pek çok alanda sürdürülebilir bir finansman ve teşvik zemini oluşturulacaktır. Ancak bu destekler yalnızca finansal yardımlarla sınırlı kalmamalıdır; aynı zamanda tarım sektörünün gençler ve kadınlar başta olmak üzere daha geniş kesimler için sosyal ve ekonomik açıdan cazip hale getirilmesine yönelik girişimleri de içermelidir. Bu doğrultuda çiftçilere modern üretim tekniklerini benimsemeleri ve bilgiye daha kolay erişebilmeleri için eğitim olanakları sunulmalıdır. Ayrıca kooperatifleşme teşvik edilerek üreticilerin güçlerini birleştirmeleri ve tedarik zincirinin tüm aşamalarında aktif rol almaları sağlanmalıdır. Desteklerin etkinliğini artırmak için kaynakların doğru ve hedef odaklı kullanılması önemlidir. Bu nedenle, uygulamaların düzenli şekilde izlenmesi ve değerlendirilmesi, gerekli iyileştirmelerin yapılmasına olanak tanıyacaktır. Aynı zamanda, tarım çalışanlarının sosyal haklarının güçlendirilmesi, sektörün sürdürülebilirliğini ve dayanıklılığını artıracak, tarımı daha cazip bir çalışma alanı haline getirecektir. Etkin destek mekanizmaları sayesinde tarım ekosisteminin bahsedilen çözüm önerilerini benimsemesi kolaylaşacak ve karar vericiler de sektörel ihtiyaçlara daha iyi cevap veren politikalar geliştirebilecektir.

Müslüm Doğru, TÜSEDAD Yönetim Kurulu Başkanı “Bir çiftçinin gün doğmadan başlayan mesaisi, sadece üretim değil; sabırla, sevdayla, umudu omuzlamaktır. Hayvancılık, sessizce sürdürülen büyük bir emek yolculuğudur.”

Somut aksiyon adımları

  • Çobanlık için sosyal güvence, mesleki yeterlilik ve eğitim altyapısının geliştirilmesi
  • Kırsal bölgelerin destek ve hibe programlarında önceliklendirilerek desteklenmesi
  • Kırsalda sağlık, eğitim, iletişim gibi temel hizmetlerin iyileştirilmesi
  • Kırsal alanda çalışan kadın ve genç üreticilerin devlet destekli sosyal güvenlik kapsamına alınması
  • Dijital tarıma yönelik eğitim altyapısının güçlendirilmesi ve çiftçi eğitim programlarının yaygınlaştırılması
  • Çiftçi meslek standartlarının netleştirilmesi, eğitim ve danışmanlık bağının güçlendirilmesi
  • Tarım diplomasisi uzman kapasitesinin artırılması ve uluslararası temsiliyetin güçlendirilmesi

Çözüm-Problem Eşleştirme Matrisi

Aşağıdaki tablo, sunulan 12 stratejik çözüm önerisinin hangi yapısal problemleri doğrudan hedeflediğini özetleyen bir “eşleştirme haritası” niteliğindedir.

4. ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİN ÖNCELİKLENDİRİLMESİ VE HEDEF PLANI

Bloomberg Sürdürülebilir Tarım ve Gıda oturumlarında alınan uzman geri bildirimleriyle, 12 stratejik çözüm önerisini “sektöre toplam etkisi” ve “hayata geçirme kolaylığı” boyutlarında konumlandıran iki eksenli bir önceliklendirme matrisi oluşturduk. Bu görsel yöntem, hangi başlıkların en yüksek etki–uygulanabilirlik kesişiminde yer aldığını netleştirerek karar vericilere odaklanılacak alanları somut biçimde göstermektedir. Vurgulanması gereken bir nokta, belirtilen 12 stratejik çözüm önerisinin tümünün dikkate değer olduğudur. Her ne kadar bazıları kısa vadede uygulanmayıp, düşük öncelikte yer alsa da uzun vadede bu çözüm önerilerinin hepsinin hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Birinci öncelik grubu: Geliştirilmiş Destek Mekanizmaları; Planlı Üretim ve Sözleşmeli Tarım; Esnek ve Dijital Finansman; İzlenebilir Tarım Ürünleri

İkinci öncelik grubu: Gıda Arzı ve Ölçek Ekonomisi; Su ve Enerji Verimliliği; Dijital Tarım Çözümleri; Dijital Ticaret ve Pazar Erişimi

Üçüncü öncelik grubu: Lojistik ve Depolama Altyapısı; Sertifikalı Tarım Ürünleriyle Katma Değer; Tarımsal Sigorta ile Risk Yönetimi; Yeşil Çözümlerle Verimlilik Artışı ve Karbon Sertifikasyonu

Çözüm Önerilerinin Tarım ve Gıda Ekosistemine Adaptasyonu

Tarım ve gıda ekosisteminde çözüm önerilerinin etkili olabilmesi, sadece teknik projelerin uygulanmasına değil, aynı zamanda bu projelerin ekonomik açıdan sürdürülebilir modellere dayanmasına ve çiftçiler için ölçülebilir gelir artışı yaratmasına bağlıdır. Çözüm önerilerinin yaygınlaştırılması ve sürdürülebilir olması için ekonomik açıdan cazip modeller ve doğru çiftçi getirileri sağlanmalı, bu süreç merkezi bir koordinasyonla desteklenmelidir. Bu amaçla devlet kurumlarının liderliğinde, sivil toplum ve özel sektörden farklı paydaşların yer aldığı “Uygulama ve Ölçeklendirme” yapısı kurulmalı; ülke genelinde başarılı pilot projeleri belirleyerek merkezi fonlama ve teşvik mekanizmaları aracılığıyla geniş ölçekte uygulanmasını sağlamalıdır. Yapının belki de en önemli önceliği, belirlenen çözüm önerilerinin hedeflerinin belirlenmesi, doğru sorumlulara adreslenmesi ve gelişiminin takibinin yapılması olmalıdır. Ayrıca kurulacak dijital izleme platformu, üretim verileri, uydu ve sensör bilgileri, finansal göstergeler ve çevresel etkileri gerçek zamanlı takip ederek performans göstergelerini (KPI) sürekli raporlamalı, risk durumlarında hızlıca bölgesel görev güçlerini harekete geçirmelidir. Bu raporlar düzenli olarak kamu kurumları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan bir kurul ile paylaşılmalı, böylece veri odaklı karar alma süreçleri desteklenerek sürekli öğrenen, riskleri öngören bir ekosistem oluşturulmalıdır; bu yapı tarım sektörünün rekabet gücünü ve uzun vadeli sürdürülebilirliğini güçlendirecektir.

S. Tarık Tezel, Sütaş Grubu Tarımsal Faaliyetler Başkanı “İklim krizine uyumlu, dayanıklı ve daha verimli üretim sistemlerini kurup kullanabilecek, yeşil ve dijital dönüşümü kolayca gerçekleştirebilecek genç nüfusu tarıma kazandırmak, tarımın sürdürülebilirliği açısından hayati öneme sahip.”

5. SONUÇ

Türkiye’nin tarım vizyonu, gıda güvenliğini güçlendirirken ekonomik büyüme ve sosyal istikrarı birlikte hedefleyen, veri temelli ve teknoloji odaklı bütüncül bir dönüşüm gerektiriyor. Raporda ortaya konan analiz, su kıtlığı, planlama eksiklikleri, lojistik zafiyetleri ve genç nüfusun sektörden uzaklaşması gibi yapısal sorunların, üç aşamalı bir önceliklendirme ile sıralanan 12 stratejik çözüm odağı sayesinde yönetilebilir olduğunu gösteriyor: İlk aşamada geliştirilmiş destek mekanizmaları, planlı üretimsözleşmeli tarım, esnek dijital finansman ve izlenebilir ürün sistemleri devreye alınarak arztalep dengesi ve finansal dayanıklılık sağlanmalı; ikinci aşamada kooperatifleşme ile ölçek ekonomisi, suenerji verimliliği, dijital tarım ve dijital pazar erişimi yaygınlaştırılarak verimlilik artışı ile kırsal refah desteklenmeli; üçüncü aşamada ise lojistikdepolama altyapısı, sertifikalı ürünlerden katma değer, tarımsal sigorta ve yeşilrejeneratif uygulamalarla uzun vadeli rekabet gücü pekiştirilmelidir. Bu yol haritasının başarısı, devlet organları liderliğinde oluşturulacak “Uygulama ve Ölçeklendirme” yapısının doğru önceliklendirme, hedefleme, görevlileri adresleme ve projelerin gelişiminin takibini yapmasına bağlıdır. Böylece Türkiye, stratejik lojistik konumu, gençleşen ve dijitalleşen üretici profili ile bölgesel tarımsal tedarik merkezi olma potansiyelini gerçeğe dönüştürerek sürdürülebilir, rekabetçi ve kapsayıcı bir tarım ekosistemi inşa edebilir.

Ayşegül Selışık, FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı “Günümüzde küresel gıda sistemleri, insan refahı için hayati önemde. Ancak bu sistemler, çoklu ve ciddi tehditlerle karşı karşıya. Bu sorunlara karşı en güçlü yol haritamız ise doğa temelli çözümler; iklim değişikliğine uyum sağlayarak gıda sistemleri üzerindeki baskıyı azaltabiliriz.”

Kaynak: https://www.bloomberght.com/turkiye-surdurulebilir-tarim-ve-gida-zirvesi-sonuc-bildirgesi-3757482?page=25

Okumaya devam et
Yorum atmak için tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2016 Su Politikaları Derneği Tüm Hakları Saklıdır.