Connect with us

Çevre

SPD ‘nin Araştırma Dizisi’nin  üçüncü raporu yayınlandı: Su Güvenliği Çevreden Başlar

Yayınlandı

on

11 Nisan 2025

Su Politikaları Derneği’nin Araştırma Dizisi raporlarının üçüncüsü de yayınlandı. SPD araştırma raporlarının ilki Su Yönetiminde Yeni Dönem Hazırlıkları, ikincisi GAP 2025 Sulama Hedefleri ve Sonuçları konularında yapılan çalışmaları kapsamaktaydı. Yeni yayınlanan raporda ise su güvenliği ve çevre ilişkisi kapsamlı olarak ele alınıp inceleniyor.

Raporun sunuş bölümünde aşağıdaki açıklama yer almaktadır;

Çevre kavramı, tüm canlıların birbiriyle etkileşim içinde oldukları ve hayatları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ortamı ifade etmektedir. Bu ortam hem canlı hem de cansız varlıkları içerisine almaktadır. Çevre içerisinde yer alan bu varlıklar çevresel değişikliklerden ve bozulmalardan olumsuz yönde etkilenmektedir. Aynı zamanda bu değişiklikler ve bozulmalar tüm canlılar için tehdit ve tehlike ortamı oluşturmaktadır. Çoğu insan tarafından bilinen geleneksel güvenliği oluşturan askeri önlemlerle bu tehdit ve tehlikelerle baş edilememekte ya da bu tehdit ve tehlikelere karşı herhangi bir çözüm yolu üretilememektedir. Bu durumda toplum tarafından güvenliğin çok da iyi bilinmeyen yönleri ortaya çıkmaktadır. Güvenliğin askeri yönü dışında çevresel, ekonomik, toplumsal ve siyasi yönleri de bulunmaktadır. Bu yönlerden en önemlisini “çevresel güvenlik” oluşturmaktadır.

Su güvenliği ile çevre güvenliği içiçe birbirleriyle bağlantılıdır. Su güvenliğinin sağlanması doğrudan çevre güvenliği ile ilişkili iken, çevre güvenliği de su güvenliğinin sağlanmasına doğrudan bağlıdır. Bu ilişkinin merkezinde su kaynakları yer almaktadır. Bunun nedeni su kaynaklarının canlılığın sürmesi için gereksinim  duyulan temel kaynak oluşudur. Su kaynakları talebi sürekli, yaşamsal ve yerine başka bir şeyin ikame edilemeyeceği kaynaklardır. Bu nedenle kirliliğin, azlığı ya da  çokluğu yaşamsal tehditler oluşturmakta ve doğal çevre güvenliğini doğrudan etkilemektedir. Bundan dolayı da sürdürülebilir su politikaları ile ekosistem dengesi ve doğal çevre güvenliğinin sağlanması arasında birbirini etkileyen bir ilişki vardır.

Çevre koşullarının su güvenliğine olan etkisi, miktar ve kalite etkileri olarak ele alınabilir. Çevre güvenliğini etkileyen faktörlerden kirlilik, su güvenliğini su kalitesi olarak etkilerken çevresel bozulmalar (erozyon, ormansızlaşma, bitki örtüsü kaybı, türlerin yok olması, betonlaşma, ısı adası vb etkiler) da hidrolojik çevrimi ve yeraltı suyu yüzey suyu ilişkisini etkileyerek su miktarı düzensizliği oluşturabilmektedir. Temiz su kaynaklarının oluşumunda doğal çevrimin bozulmamış olması ve çevre kirliliğinin belirli sınırların üzerine çıkmamış olması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, su güvenliği politikalarının öncelikle doğal çevrenin ve ekosistem dengesinin korunmasını öncelemeleri gerekir. Temiz, güvenli suyun oluşabilmesi ve sürdürülebilir olarak temini için doğal çevre sisteminin sürekli ve bütünleşik bir şekilde işlemesi öncelikli koşul olarak ortaya çıkmaktadır. Su güvenliği ile doğal çevre ve ekosistem dengesinin korunması arasında simbiyotik bir ilişki mevcuttur. Doğal su ekosistemlerinin; nehirlerin, göllerin, sulak alanların korunması, biyoçeşitliliğin sürdürülmesine yardımcı olurken biyoçeşitliliğin sürdüğü sağlıklı ekosistemler de su kalitesini korumaya ve su döngüsünü dengede tutmaya katkıda bulunmaktadır. Ayrıca çevresel kirlilik, su kaynaklarının kalitesini doğrudan etkileyen bir unsurdur. Endüstriyel atıklar, tarım ilaçları , yapay gübre kullanımı ve evsel atıkların suya karışması, suyun içilemez hale gelmesine ve ekosistemlere zarar vermesine neden olmaktadır. Çevre güvenliği, su kaynaklarını bu tür kirlilikten korumayı amaçlayarak su güvenliğinin sağlanmasına da önemli bir katkıda bulunur. Çevre güvenliği politikaları, su kaynaklarının  oylumu (hacmi) ve kalitesi ile su döngüsünü olumsuz etkileyebilen iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına da yardımcı olur. Ayrıca çevre güvenliğini korumak için gerçekleştirilen çalışmalar, suyun yüzeyde ve yeraltında sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini sağlayarak su güvenliğine de katkıda bulunur. Çevre güvenliği,  aynı zamanda su kaynaklarının korunmasını ve adil dağıtılmasını sağlayarak su, enerji, gıda güvenliğinin sosyo-ekonomik etkilerinin yönetilmesine de yardımcı olmaktadır.

Su güvenliği kavramı ekosistemlerin sağlığı, doğal kaynakların korunması ve toplumların refahı için çevre güvenliği ile bağlantılı olarak ele alınması gerekir. Bu nedenle her iki alanın politikalarının bütünleşik ve uyumlu bir şekilde ele alınması, sürdürülebilir bir çevre ve su güvenliğinin sağlanması için esastır.

Çevre su,  hava, toprak gibi temel öğelerden  oluşan bir bütündür. Bu kaynaklar birbirleriyle sürekli etkileşim içindedir; dolayısıyla kaynaklardan birine yapılan müdahale diğerlerine de yansımaktadır. Bu kapsamda, su kaynaklarının etkin biçimde geliştirilmesi ve yönetimi için bunların doğal çevre içinde  diğer kaynaklarla olan ilişkileri de dikkate alınmalıdır. Bu gerekçelerden hareketle, su kaynakları artık çevre bütününün bir parçası olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla bunların havza ölçeğinde ve diğer çevresel kaynaklarla birlikte yönetimi zorunludur. Bu nedenle, su güvenliği çevreden başlamaktadır. Bu çalışmada Çevre kavramı doğal çevremiz olarak ele alınmıştır. Günümüzde doğal çevremizde toprak,su,hava gibi tüm doğal kaynaklar  hızla artan sanayi üretiminin büyük baskısı altındadır. Ayrıca bu üretim büyük bir tüketim çılgınlığını tüm iletişim araçları ile körükleyerek doğal çevreye bu aşamada da büyük zararlar vermektedir.

Üretim ve tüketim artıklarının “çevre kirletici” etkilerini önlemek ya da en az düzeye indirmek için, önce geniş yığınların bu konudaki farkındalıklarının arttırılması gereklidir. Bu konuda sürdürülebilir sonuç alınabilmesi için  bu sonuçları yaratan ekonomik-politik sistemin sorgulanması, üretimde ve tüketimdeki baskın  düşünce yapısının radikal olarak değişmesi gereklidir.

İnsanlığın bugününü sosyo-ekonomik ve sağlık sorunları açısından doğrudan etkilemekte olan bu durum geleceğimiz için de büyük tehdit ve tehlikeler taşımaktadır. Dünyada Su, Çevre ve İklim Değişikliği Adaleti konusunda büyük bir eşitsizlik yaşanmaktadır. Artan bu eşitsizlik sürekli artarak insanların ve tüm canlıların doğrudan yaşam hakkını tehlikeye atmaktadır. Bu tehdit ve tehlikelerin öncelikle farkına varılması gerekmektedir. Bunun için  su, çevre ve iklim değişikliği konularında farkındalığın artırılması zorunlu olup,  bu konuda etkili  eğitim programlarına büyük ihtiyaç bulunmaktadır.  İnsanların bu konulardaki bilinç düzeyleri arttıkça, çevresel adalet ve sürdürülebilirlik konularında daha etkili politikaların uygulanması mümkün olacaktır. Bu nedenle bu çalışmamızda eğitime özel önem verdik.

Özellikle iklim eşitsizliğinin azgelişmiş ve gelişmekte olan dünyada mevcut su, gıda ve çevre eşitsizliklerini daha da arttıracağı görülmektedir. Bu nedenle iklim eşitsizliğinin ortaya çıkaracağı sorunların bölgesel, ülkesel ve küresel etkileri çok detaylı bir şekilde analiz edilmelidir. İklim değişikliği çevre güvenliğini doğrudan etkilemekte ve bu etkiler bu çalışmada ele aldığımız su güvenliğini de tehdit etmektedir.  

Bu çalışmamızda  çevre güvenliğinin  geleceğimiz için oluşturduğu büyük tehdit ele alınmış ve bunun etkisinin azaltılabilmesi  için eğitim, kadının rolü, sivil toplumun önemi gibi konuların üzerinde durulmuştur. Esas olarak da “Çevre ve Su Güvenliği İlişkisi” ayrıntılı  olarak analiz edilmiştir.

İlgilisine yararlı olması dileklerimizle…

Dursun Yıldız ,Dr. Hasan Hüseyin Doğan

Okumaya devam et
Yorum atmak için tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2016 Su Politikaları Derneği Tüm Hakları Saklıdır.