Her yıl 2 Şubatta kutlanılan 2025 Dünya Sulak Alanlar Günü’nün teması “Ortak Geleceğimiz için Sulak Alanları Korumak”tır. Bu tema, doğal yaşam alanlarını koruyarak gelecek nesillerin de sulak alanların sağladığı olanaklardan yararlanmaya devam edebilmesi konusundaki sorumluluğumuza vurgu yapmaktadır.
Dünya kara yüzeyinin yalnızca %6’sını kaplamasına rağmen, tüm bitki ve hayvan türlerinin %40’ı sulak alanlarda yaşar veya ürer.
Sulak alanlar, tatlı su temini, gıda üretimi ve biyolojik çeşitlilikten taşkın kontrolüne, yeraltı suyunun beslenmesine ve iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına kadar insanlığa sağladıkları sayısız fayda veya “ekosistem hizmetleri” açısından vazgeçilmezdir.
Türkiye’de 122 sulak alan bulunmaktadır. Bunların 14’ü Ramsar Alanı, 59’u Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan ve 49’u Mahalli Öneme Haiz Sulak Alandır.
Ülkemizde toplam büyüklüğü 1,6 Milyon Hektar Olan 6 Bin 418 adet sulak alan, Ulusal Sulak Alan Yönetim Bilgi Sistemine kayıtlıdır.
Ülkemizde tescilli olarak 122 adet sulak alan bulunmasına rağmen bunlardan sadece 76’sının sulak alan yönetim planı mevcuttur. Diğer sulak alanların su yönetim planları havza su yönetim planları ile koordineli bir şekilde tamamlanmalıdır.
Çünkü sulak alanların korunması ve yönetimi ile nehir havza yönetimi arasında güçlü bir ilişki vardır. Sulak alanlar, nehir havzalarının önemli bileşenlerinden biridir ve bu iki sistem birbirine ekolojik, hidrolojik ve yönetsel açıdan bağlıdır.
Sulak alanlar, nehir havzalarının su depolama, taşkın kontrolü ve su kalitesini iyileştirme gibi önemli işlevlerini destekler. Nehir havzasında yapılan faaliyetler (barajlar, sulama projeleri, arazi kullanımı değişiklikleri) sulak alanların su rejimini doğrudan etkileyebilir. Nehir havzasında meydana gelen kirlilik, erozyon ve aşırı su kullanımı gibi tehditler sulak alan ekosistemlerini de olumsuz etkiler.
Bu nedenle sulak alanların korunması da bu sürece entegre edilmelidir. Nehir havzasında yapılan yanlış yönetim uygulamaları, sulak alanların kurumasına veya işlevlerini kaybetmesine neden olabilir. Sulak alanların korunması, nehir havza yönetim planlarıyla uyumlu olursa, su kaynaklarının verimli kullanımı, ekosistem hizmetlerinin devamlılığı ve biyolojik çeşitliliğin korunması sağlanabilir.
Sulak alanların korunması ve rehabilitasyonu için ilgili kuruluşlar arasındaki çok başlılık ve yetki karmaşası ortadan kaldırılmalı ,kurumların sorumluluk alanları nehir havza ölçeğinde tekrar belirlenmelidir. Bu kapsamda havza ölçeğinde etkin bir su yönetimi kurumsal altyapısı oluşturulmalıdır.