RAPORLAR
Gelir Adaletsizliği ,İklim Eşitsizliği ve Su Güvenliği İlişkisi
Yayınlandı
5 ay önceon
Yazar
Dursun YıldızDursun Yıldız
Hidropolitik Akademi Direktörü
9 Mart 2025
Gelir Adaletsizliği ve İklim Eşitsizliği su, gıda ve çevre güvensizliğini artırmaktadır. Konu detaylı incelendiğinde sosyoekonomik derin eşitsizlikleri ele almadan iklim, su, çevre, gıda krizleriyle gerektiği gibi başa çıkmamızın mümkün olamayacağı görülmektedir.
İklim değişikliği ,gelir eşitsizliği ,su, çevre, gıda güvensizliği arasında birbirini besleyen çevrimsel bir ilişki vardır. Bu ilişki dünyanın birçok bölgesinde yaşanan sorunların krize dönüşmesinde belirleyici olmaktadır. Bu nedenle eşitsizlik temelli sorunlar sebepler yerine sonuçları düzeltme çabaları ile çözülememektedir. Çözümsüzlük ise yaşama hakkı dahil birçok insan hakkını ihlal etmektedir. Gelir adaletsizliği iklim eşitsizliğine çarpan etkisi yapmaktadır.

Eşitsizlik, Hak, Adalet ve iklim
Gelir eşitsizliği, toplumdaki bireyler veya gruplar arasındaki gelir farklarını ifade eder. Örneğin, bir ülkede en zengin %10’luk kesim toplam gelirin %50’sine sahipken, en yoksul %10’luk kesim yalnızca %5’ine sahipse, burada ciddi bir gelir eşitsizliği olduğu kabul edilir. Gelir eşitsizliğinden farklı olarak gelir adaletsizliği gelir dağılımının hakkaniyetli olmamasını ifade eder. Eğer gelir eşitsizliği, fırsat ve olanak eşitliğinin olmaması, ayrımcılık veya haksız uygulamalar nedeniyle oluşuyorsa, bu gelir adaletsizliği olarak değerlendirilir. Kişilerin, toplumların ve ülkelerin uluslararası kabul görmüş hukuk normlarından ve haklarından uzak tutularak, sömürülerek, yönetimlerine müdahale edilerek gelişmelerinin engellenmesi gelir adaletsizliğini yaratmaktadır.
Adalet, hak ve hakkaniyetin gözetildiği, herkesin hakkını aldığı bir düzeni ifade eder. Su, çevre, yaşama, barınma gibi haklar insan hakları olarak uluslararası kabul görmüştür. İklim değişikliğinin etkileri eşitsizlikler üzerinden bu hakların ihlal edilmesine neden olarak adil olmayan koşullar yaratmaktadır.
İklim eşitsizliği, iklim değişikliğinin etkilerinin toplumun sosyo-ekonomik açıdan farklı kesimlerini eşit olmayan şekilde etkilemesi durumudur. Gelişmiş ülkeler tarih boyunca en fazla sera gazı salınımını yapmışken, gelişmekte olan ülkeler iklim değişikliğinin etkilerini (kuraklık, sel, doğal afetler) daha ağır şekilde yaşamaktadır.
İklim değişikliği, küresel bir sorun olsa da, etkileri sosyo-ekonomik durum, coğrafi konum, cinsiyet, yaş gibi faktörlere bağlı olarak farklı grupları daha fazla zorlamaktadır. Ancak iklim eşitsizliğinin en önemli nedeni derin ekonomik farklılıklardır. Az gelişmiş ülkeler ve sosyo- ekonomik seviyesi düşük olan topluluklar, aşırı hava olaylarına karşı daha savunmasızdır. İklim değişikliği nedeniyle artan doğal afetler (sel, kuraklık, fırtına vb.), yeterli altyapıya sahip olmayan bölgelerde daha büyük yıkıma yol açmaktadır. Ayrıca kadınlar ve çocuklar, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, iklim krizine karşı daha savunmasızdır. Su ve gıda gibi temel yaşamsal ürünlere erişimde yaşanan sıkıntılar, kadınları ve çocukları daha fazla etkileyebilmektedir.
İklim değişikliğinden etkilenen bölgelerde yaşayan insanlar önce ülke içinde daha sonra genellikle ülke dışına daha güvenli bölgelere göç etmek zorunda kalmaktadır. Bu da sosyal eşitsizlikleri ve mülteci krizlerini artırma potansiyeli taşımaktadır. Aşırı sıcaklık dalgaları, hava kirliliği ve su kıtlığı gibi faktörler, özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalığı olan bireyler için ciddi sağlık riskleri oluşturmaktadır. İklim değişikliği etkilerine karşı toplumun tüm kesimlerini koruyabilmek ve toplumu dirençli duruma getirebilmek için birbirleriyle ilişkili sosyal-ekonomik-ekolojik politikalara ve gelir dağılımında daha adil bir düzene ihtiyaç bulunmaktadır.
İklim eşitsizliği, sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal bir adalet meselesidir. Bu yüzden, iklim politikaları oluşturulurken sosyal politikalarla en savunmasız grupların da korunması önemlidir. Dünya genelinde ülke gelirinden sadece %10 oranında pay alan Yaklaşık %50’lik kesimin kesimin yaşadığı birçok ülkede iklim değişikliği etkisi önemli krizlere neden olmaktadır. İklim değişikliği etkisi altındaki birçok azgelişmiş ülkede gelir adaletsizliği çok büyüktür. Bu ülkelerde kırılgan yoksul olan büyük bir kesimi iklim değişikliği etkilerinden koruyacak sosyal politikalara olan ihtiyaç da büyüktür. Ancak bu politikalar uygulanamadığı için gelişmiş ülkelerin finansal ve teknik desteğine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu destek yeterince sağlanmamakta ve iklim adaleti gerçekleşmemektedir.
İklim adaleti, bu eşitsizlikleri gidermeye yönelik politikalar ve eylemlerle, iklim değişikliğine karşı daha hakkaniyetli bir mücadeleyi savunmaktadır. İklim eşitsizliği, genellikle ekonomik ve sosyal eşitsizliklerle birleşerek daha da derinleşirken, iklim adaleti bu dengesizliği ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. İklim adaletsizliği ise çevre, su ve gıda güvencesizliği gibi çok temel sorunların artmasına neden olmaktadır.

Şekil 1.Küresel iklim eşitsizliği: göreceli kayıplar, emisyonlar ve finansman kapasitesi
Dünya Eşitsizlik Laboratuvarı (World Inequality Lab) tarafından yayımlanan İklim Eşitsizliği Raporu 2023’te (Climate Inequality Report 2023) dünya nüfusunun en alttaki %50’si küresel emisyonların %12’sini üretirken iklim değişikliği nedeniyle göreli gelir kayıplarının %75’ine maruz kalmaktadır. Tersine, dünya nüfusunun en üst %10’luk dilimi, tüm emisyonların yaklaşık yarısından sorumludur, ancak göreceli gelir kayıplarının yalnızca %3’üyle karşı karşıyadırlar. Ayrıca, dünya nüfusunun en zengin %10’u dünya çapındaki toplam kişisel servetin yaklaşık dörtte üçüne sahipken, en yoksul %50’nin payı yalnızca %2’dir(Şekil1).
İklim krizi, büyük ölçüde dünya nüfusunun bir kısmının çevreyi kirleten faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Dünya karbon emisyonlarının neredeyse yarısının sorumlusu en zengin %10’luk kesimdir. En zengin %1’lik kesimin emisyonlardaki payı ise dünya nüfusunun en alttaki yarısının tüm payından daha fazladır.
İklim eşitsizliği özellikle gelir dağılımının çok eşitsiz olduğu Güney Yarımküre ülkelerindeki dirençsiz toplumları birçok açıdan etkilemektedir. İklim eşitsizliği bu ülkelerde su, gıda ve çevre eşitsizliklerinin artmasında doğrudan etkili olmaktadır.
İklim Eşitsizliğinin Etkileri
1-) Yoksulluk ve iklim tehlikelerine karşı savunmasızlık birbiriyle ilişkilidir ve birbirinin etkisini karşılıklı olarak artırır. Dünyada düşük gelirli birçok bölge, iklim değişikliği nedeniyle %30 ve üzerinde tarımsal verimlilik kaybıyla karşı karşıyadır. Bu da yoksulluğu ve gıda güvensizliğini artırmaktadır.
2-) Çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere, dünyada 780 milyondan fazla insan yoksulluk ve ciddi sel ve taşkın riskine maruz kalmaktadır.
3-) Küresel Güney’deki birçok ülke iklim değişikliği etkisi dışında bugün bile çok yoksuldur. Yoksulluğun süreceği ve iklim değişikliğinin yüzyılın sonuna kadar birçok tropikal ve alt tropikal ülkede %80’den fazla gelir kaybına yol açacağı tahmin edilmektedir.
4-) Ulusal ölçekte yoksullar, daha varlıklı kesimlere göre, iklim etkilerinden daha fazla zarar görmektedir. En alttaki %40’lık kesimin iklim tehlikelerinden kaynaklanan gelir kayıplarının, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki ortalamadan %70 daha fazla olduğu tahmin edilmektedir.
İklim krizi, birçok bölgede ekonomik ve sosyal sorunları artırmaktadır. Yoksul ülkelerde düşük tarımsal üretkenliğin yanı sıra su güvenliğini de tehdit etmektedir. Sıcak hava dalgalarının, özellikle savunmasız şehir merkezlerinde ölüm oranları üzerinde önemli etkiler yaratmaktadır. Tropikal kasırgalar ve seller, çoğu düşük gelirli ülkelerde olmak üzere milyonlarca insanı yerinden etmeye devam etmekte ve yükselen deniz seviyeleri büyük kıyı arazilerini yaşanamaz hale getirmektedir. Bu tür olaylar tüm bölgelerde oluşsa da araştırmalar, iklim değişikliği etkileri ile mevcut yaşam koşulları arasında güçlü bir sosyoekonomik ilişkiye işaret etmektedir. Bu nedenle sosyo-ekonomik olarak en kötü durumda olanlar ve savunmasız olanlar bu değişikliklerden diğerlerinden daha fazla etkilenmektedir.Emisyonlar artmaya devam ettiği sürece özellikle de emisyonlarda tarihsel sorumluluğu olan ülkelerin ve sonradan hızla yükselen ekonomilerin iklim adaletsizliğinden ve sonuçlarından sorumlu ülkeler olacaktır.

Şekil 2.Dünya genelinde en alttaki %50’nin net kişisel servetinin payı, 2021. Kaynak: Climate Inequality Report 2023.WID.world.
Dünya genelinde en alttaki %50’nin net kişisel servetlerinin toplam içindeki oranları Şekil.2 de görüldüğü gibi çok düşüktür. İklim değişikliğinden daha çok etkileneceği tahmin edilen ülkelerde bu durum daha da belirgindir. Bunun en çok etkilenen bölgelerdeki yoksulların dayanıklılığı ve uyum kapasitesi üzerinde dramatik etkileri vardır.
Bu şekil dünyadaki tüm ülkelerde en alttaki %50’lik kesimin servet paylarının çok düşük olduğunu ortaya koymaktadır, bu da nüfusun en yoksul yarısının kamu politikası desteği olmadan zorluklara uyum sağlamakta zorlanacağı anlamına gelmektedir. Örneğin Güney Afrika’daki birçok ülke, nüfusun büyük bir kısmının geçim kaynaklarını tehdit eden kuraklıklar ve aşırı hava koşulları açısından ciddi etkilere maruz kalmaktadır. Bu ülkeler tüm ülkeler arasında en düşük en alttaki %50’lik servet paylarından bazılarına sahiptir. Bu gibi ülkelerde kamu politikası desteği olmadan iklim değişikliği etkilerine karşı bir direnç kazanılamaz. Bu da sosyal politikaların uygulanmasını zorunlu kılmaktadır.
Dünya’da Gelir Adaletsizliği
Gelir adaletsizliği ve gelir eşitsizliği kavramları birbirine yakın olsa da farklı anlamlar taşımaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi gelir eşitsizliği, toplumdaki bireyler veya gruplar arasındaki gelir farklarını ifade eder. Ancak bu eşitsizlik her zaman adaletsizlik anlamına gelmez.Gelir adaletsizliği gelir dağılımının hakkaniyetli olmamasını ifade eder. Eğer gelir eşitsizliği, fırsat ve olanak eşitliğinin olmaması, ayrımcılık veya haksız uygulamalar nedeniyle oluşuyorsa, bu gelir adaletsizliği olarak değerlendirilir. Kişilerin, toplumların ve ülkelerin uluslararası kabul görmüş hukuk normlarından ve haklarından uzak tutularak gelişmelerinin engellenmesi gelir adaletsizliğini yaratmaktadır.

Şekil 3:Dünya’daki gelir dağılımında en iyi (%10) ve en kötü (% 50) durumda olan ülkeler – 2021
Açıklama: Brezilya’da, en alttaki %50, en üstteki %10’dan 29 kat daha az kazanmaktadır. Fransa’da bu değer 7 kattır. Gelir, bireylerin aldığı emeklilik ve işsizlik ödemeleri ve yardımlardan sonra ödedikleri diğer vergilerden ve aldıkları transferlerden önceki gelir olarak hesaplanmaktadır. Kaynak: wir2022.wid.world/methodology.
Kişi başına düşen ortalama ulusal gelirler, ülkelerdeki gelir eşitsizlikleri hakkında çok sağlıklı bilgiler vermeyen ortalama değerlerdir. Şekil 3, ülkelerde en üstteki yüzde onluk kesim ile en alttaki yüzde ellilik kesim arasında gelirden aldıkları pay oranını vermektedir. Bu harita, ulusal ortalama gelir seviyeleri ile yapılacak değerlendirmenin, gelir eşitsizliğinin tahmininde sağlıklı sonuçlar vermediğini ortaya koymaktadır: Örneğin ortalama gelir seviyesi yüksek olan ülkeler arasında, bazılarında gelir dağılımı çok eşitsizdir (ABD gibi), diğerleri ise nispeten eşittir (örn. İsveç). Bu değerlendirmenin aynısı düşük ve orta gelirli ülkeler için de geçerlidir. Örneğin Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerde çok büyük eşitsizlik ,Çin’de biraz yüksek bir seviye, Malezya ve Uruguay’da orta ila nispeten düşük eşitsizlik seviyeleri görülebilmektedir.
Dünya’nın toplam gelirinin ülkelerarasında adaletsiz dağılımı

Şekil 4. Küresel gelir eşitsizliği, 1820-2020
Dünya Eşitsizlik Laboratuvarının yayınladığı Dünya Eşitsizlik Raporu 2022 ‘de küresel eşitsizlikler bugün , 20. yüzyılın başlarında Batı emperyalizmi zirvede olduğu dönemler kadar büyük görünüyor. Batı ülkeleri ile kolonileri arasındaki büyük ayrışmadan önce, Dünya nüfusunun en fakir yarısının elde ettiği gelirin payı, 1820’dekinin yaklaşık yarısı kadardır (Şekil 4). Başka bir deyişle, 19. yüzyılın ortası ile 20. yüzyılın ortası arasındaki eşitsizlikten miras kalan küresel ekonomik eşitsizlik sürmektedir.

Şekil 5. Batı Avrupa ve ABD’deki en üstteki %1’lik kesimin kişisel servet paylarının değişimi
Açıklama: Grafik, Batı Avrupa ve ABD’deki en üstteki %1’lik kişisel servet paylarının on yıllık ortalamalarını göstermektedir. 1910 ile 2020 arasında, en üstteki %1’lik kesim Avrupa’da ortalama %55 iken, ABD’de bu oran %43’tür. Bir asır sonra, ABD neredeyse 20. yüzyılın başlarındaki seviyesine geri dönmüştür. Kaynak: wir2022.wid.world/methodology.
Bu sonuçlar genel olarak dünyada gelir eşitsizliğinin genel eğiliminin değişmediğini ve en düşük geliri alan %50’nin payının %7-10 civarında kaldığını ortaya koymaktadır.

Şekil 6. Küresel karbon salımı eşitsizliği, 2019. Çeşitli grupların dünya emisyonlarına katkısı (%) Kaynaklar: wir2022.wid.world/methodology ve Chancel (2021).
21. yüzyılda iklim,su ve çevre adaleti servet eşitsizlikleri azaltılmadan ve gelir adaleti sağlanmadan gerçekleştirilemez.21. yüzyılın zorluklarıyla baş edilmesi için gelirin tabana yayılması ve vergi adaleti gibi sosyal politikalar gerekli olacaktır. Eşitsizlik her zaman politik tercihlerin sonucu olup sosyal ve toplumsal politikaların toplumsal destekle uygulanması ile azaltılabilir.
Kaynaklar
World Inequality Report 2022
Matthew Fisher-Post Inequality And Agricultural Structural Change: Evidence From Macro and Microdata, 1950–PRESENT WORKING PAPER N°2025/03. FEBRUARY 2025
Chancel, L., Bothe, P., Voituriez, T. (2023) Climate Inequality Report 2023, World Inequality Lab Study 2023/1 Creative Commons L


Beğenebileceklerin
-
İMMİB ve Su Politikaları Derneği’nin Birlikte Yürüttüğü AWARE Projesi Başladı
-
2 bin 500 kilometrelik yeni kıyı şeridi oluştu, 35 yeni ada ortaya çıktı
-
İklim Kanunu teklifi TBMM’de
-
Kuraklık, Çoraklaşma Büyük Tehdit
-
Kuraklık ve Şiddetli Yağışlar Yeraltı Sularını Nasıl Tehdit Ediyor ?
-
Son otuz yılda Dünya topraklarının dörtte üçü kalıcı olarak çoraklaştı: BM