Connect with us

su güvenliği

SPD Başkanı Yıldız  Türkiye’nin su geleceği ve su’dan çatışma tehditlerini açıkladı

Yayınlandı

on

26 Eylül 2024

– ABD merkezli Pasifik Enstitüsü’nün çalışmalarına göre 2020’den 2023’e kadar dünya genelinde su sebebiyle 400’den fazla anlaşmazlık kayda geçti. Bu çalışmaya göre 2050 yılında dünya genelinde yüksek su stresi görülüyor. Türkiye su stresi noktasında hangi konumda yer alıyor?

Ülkemizde ilgili resmi kurumların ve üniversitelerin yaptıkları çalışmalar göre Türkiye suyunu akılcı planlı ve verimli kullanmaması durumunda 2050 yılında en az 5 veye 6 nehir havzasında su açığı olan ve genelde su fakirliği içindeki bir ülke durumunda olacak.
– Türkiye, dünyada yer alan anlaşmazlıkların ne kadar içerisinde yer alacak?

Türkiye dünyada  su paylaşımı konusunda gerilimler yaşanması beklenen havzaların en önemlilerinden birinde, Dicle ve Fırat Havzasında kaynak ülke konumunda .Bu nedenle bu bölgede uzun zamandır yaşanan sıcak çatışmalar,iç savaşlar ve bölge dışındaki ülkelerin bölge ülkelerinin sınırlarını değiştirme çabaları, İsrail’in su güvenlik alanının genişletme politikası   gerilimin artmasını getirecek. Bu durum sınıraşan su kaynaklarının işbirliği içinde kullanımını da olumsuz olarak etkileyecek .

Ayrıca iklim değişikliği etkisi  2030 yılından başlayarak Dicle ve Fırat havzasının  yıllık ortalama su miktarını azaltacak. Bu durum bölgede su kaynaklarının çok katı bir şekilde güvenlikleştirilmesi sonucunu doğuracak. Su konusunda karşılıklı güven ve işbirliği ortamının sağlanması çok zorlaşacak.

1916 yılında Ortadoğu’yu paylaştıran Sykes-Picot Antlaşmasının sınırları petrol rezervleri dikkate alınarak   çizilmişti. Şimdi  bu bölgede yeni sınırları çizmeye çalışan bölge dışı ülkeler daha çok su kaynaklarını dikkate alarak  siyasi harita  oluşturacak. Bu kaynakların en önemlileri de Dicle ve Fırat nehirleri olarak Türkiye’de yer alıyor. Bu durum Türkiye’nin Ortadoğu suyu için yabancı ülkelerin strateji masalarında yapılan planların farkında olmasını ve önlemlerini almasını zorunlu kılıyor.

Türkiye bölgede suyu bir savaş veya hegemonya aracı değil ama işbirliği aracı olarak kullanma politikasını uzun zamandır sürdürüyor. Ancak bu çabamız bölgedeki kaotik siyasi ortam içinde gerçek değerini bulmadı. Bu işbirliği çabalarımız bugün de devam ediyor. Son olarak Irak ile imzalanan su mutabakatında Ortadağu’nun sınıraşan su denklemini yeniden oluşturacak çok önemli maddeler var. Türkiye Irak’a petrol ile ödeme karşılığında Su Projeleri ve uygulamaları desteği verecek . Bu çok taraflı işbirliğine açılan bir kapıdır. Bu işbirliği içerisinde su işbirliği de gelişecek. Karşılıklı çıkarların korunması ve kazan kazan prensibinin işletilmesi dışında Ortadoğu’da ülkelerarasında su için çözüm bulunamaz.Çünkü bu bölge ABD ve İsrail işbirliği ve diğer küresel güçlerin kendi çıkarlarına yönelik planlar yaptığı bir bölge  


– Türkiye su fakiri bir ülke mi?

Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarı 2000 yılında 1 652 m3, 2009 yılında 1 544 m3, 2020 yılında ise 1 346 m3 olmuştur.Uluslararası su fakirliği standartlarına göre Türkiye halen Su Fakiri bir ülke değil. Kişi başına yılda düşen yenilenebilir su kaynağı kriterine göre su stresi yaşayan bir ülke. Ancak suyu planlı ve verimli  verimli olarak kullanamazsak 2030 yılından sonra özellikle bölgesel olarak bazı nehir havzalarımızda Su Fakirliği kriterlerine girebiliriz.


– Türkiye’nin yerüstü ve yer altı su kaynaklarının son durumu nedir? Tatlı su kaynaklarımızın ne kadarını tükettik?

Türkiye’de yağışların bölgelere ve mevsimlere göre değişken olması ve  kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su kaynaklarımız açısından ortalama değerlerle analiz yapmamızı zorlaştırıyor. Bu nedenle ülkemizin su potansiyelini nehir havzalarımıza ve bu havzalardaki suyun toplam kullanımına bakara incelememiz daha doğru olur.

Türkiye’de yıllık ortalama yağış yaklaşık 574 mm  dir. Bu da  yılda ortalama 450 milyar m3 suya tekabül etmektedir. Günümüz teknik ve ekonomik şartları çerçevesinde, kullanılabilecek  yerüstü suyu potansiyeli yılda ortalama toplam 94 milyar m3’tür, 18 milyar m3 olarak belirlenen yeraltı suyu potansiyeli ile birlikte ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m3 tür. Bunun halen , 57 milyar m3’ü kullanılmaktadır.

Toplam kullanılan suyun kullanılabilecek su potansiyeline oranı kriterine göre de Türkiye hızla su fakirliğine doğru yola alan bir ülke durumundadır.


– Acil önlem alınması gereken noktalar nelerdir?

İklim değişikliği su kaynaklarımızı özellikle  Trakya, iç ege, güney ege ve Akdeniz havzasında çok olumsuz etkileyecek. Türkiye İklim değişikliği direncini arttırmak için çok acil önlemler almalı. Akis taktirde su kaynakları bağlantılı olarak Gıda ve enerji güvenliği riske girebilir.

Bu önlemler Su Yasası Taslağının bir an önce TBMM’den geçmesi ve Su Yöneti anlayışımızın ve Kurumsal altyapımızın radikal bir şekilde değişmesidir.

Tarımsal sulamada verimliliğin arttırılması ,yeraltısularımızın miktar ve kalite olarak korunması ,yüzey sularımızın kirlilikten korunması ,toplumsal olarak suyu verimli kullanma bilincimizin arttırılması acil önlem alınması gereken noktalar. Biz Su Politikaları Derneği olarak bunun 3K Prensibi şeklinde ele aldık.

Su kaynaklarımızı

  1. Kullanımda verimlilik
  2. Korumada etkinlik
  3. Kurumsal kapasite geliştirmede hızlılık anlayışı ile yönetmek zorundayız.


– Suyumuzu boşa harcayan bir ülke miyiz? Harcıyorsak eğer neler yapmalıyız?

Suyumuzun tarımsal sulamada ve İçme ve kullanma suyunda yaklaşık yarısı  kayıp ve kaçak olarak kullanılmadan kaybediliyor. Sanayi suyumuzun ise arıtılarak yeniden kullanılması konusunda yeterli ilerleme sağlayamadık. Özellikle yeraltı sularımızın %92’sini tahsisi ettik ve bunları  çok verimsiz ve  kontrolsüz kullanıyoruz. Yeraltısularımız en stratejik su kaynaklarımızdır. Bu nedenle kullanımı çok planlı ve verimli olmalıdır.

Suyumuzu daha verimli kullanmak için geçen sene kabul edilen” Su verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planındaki “bütün  politikaları uygulamak  için acil bir havza ölçeğinde kurumsal altyapı oluşturmalıyız. Halen yönetmelikle kurulan Havza su kurulu ve il su kurullarının çok karmaşık bir iş olan su yönetiminde yeterince etkili olabilmeleri zor. Bunun için Nehir havzaları ölçeğinde etkin ,çabuk karar alan ve sosyo-politik etkilere kapalı olan bir su yönetimi havza kurumsal yapısı oluşturmalıyız. Bunun dışındaki yapılar suyun bütünleşik olarak sürdürülebilir şekilde yönetiminde yetersiz kalır ve birçok havzada sularımız kalite ve miktar olarak geri dönülemez noktaya gelir.

Tüm bunların uygulamaya geçmesi için su yönetiminde ve su kullanımında radikal bir düşünce değişikliğine ihtiyacımız var. Bu anlayış değişikliği ve iktidarı ve muhalefetiyle  siyasi iradenin bu konuda daha hassas olması gerekiyor. Çünkü tüm dünyada su güvenliği, gıda güvenliği ve iklim değişikliği, ulusal güvenlik  konuları olarak kabul görmektedir.


– Bu sene ülkemizde ve dünyada yaşanan kuraklık, gelecek yıllarda da yaşanacaksa su kaynaklarımıza nasıl bir etkisi olacak?

Yarı kurak bir iklim kuşağındayız ve ülkemiz bir bölgesel kuraklıklar ülkesi. Bu bölgesel kuraklıklar son yıllarda bazı bölgelerde daha sık ve daha şiddetli olarak tekerrür etmeye başladı. İklim bilimciler ve Meteoroloji uzmanları bu kurak dönemlerin gelecekte daha sık ve şiddetli olarak süreceğini öngörüyor. Bu durumda özellikle Trakya,Meriç Ergene ,Güney Marmara,İç ege,Küçük ve Büyük Menderes,Gediz,Batı Akdeniz, Doğu Akdeniz, İskenderun,Hatay ve Güneydoğu Anadolu’nun Batısının su kaynakları açısından çok olumsuz etkileneceği görülüyor.

Bu nedenle iklim değişikliğine adaptasyon ve Havza Kuraklık eylem planlarımızın etkin bir şekilde uygulanmasına yönelik yasal ve kurumsal tedbirler öncelikle alınmalıdır.

Okumaya devam et
Yorum atmak için tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2016 Su Politikaları Derneği Tüm Hakları Saklıdır.