Connect with us

Kuraklık

Kuraklık, Çoraklaşma  Büyük Tehdit

Yayınlandı

on

Dursun Yıldız

Su Politikaları Uzmanı 

Su Politikaları Derneği Başkanı

25 Ocak 2025

BM’nin 2024 Yılı sonunda yayınladığı “Kuruyan Toprakların Küresel Tehditi.Bölgesel ve Küresel Çoraklaşma Eğilimi ve Gelecek Projeksiyonları” raporu kuraklık ve çoraklaşmanın önemli bir tehdit olarak arttığını ortaya koydu.

BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’nin (UNCCD) raporuna göre, Dünya topraklarının yaklaşık %77,6’sı, 2020’ye kadar geçen otuz yılda önceki 30 yıllık döneme kıyasla daha kurak koşullarla karşılaştı. Aynı dönemde, kurak alanlar yaklaşık 4,3 milyon km2 kadar genişledi;

Son yıllarda küresel toprakların yaklaşık %7,6’sı (Kanada’dan daha büyük bir alan) çoraklaşma  eşiklerini aşarak  daha az çorak alandan daha çorak alan sınıfına dahil oldu.

Bu alanların çoğu yağışlı alanlardan kurak alanlara dönüştü ve bu durumun tarım, ekosistemleri ve yaşayanlar  üzerinde ciddi etkileri oldu. Araştırma, eğer dünya sera gazı emisyonlarını azaltmayı başaramazsa, bu yüzyılın sonuna kadar dünyadaki yağışlı alanların %3’ünün daha kurak alanlara dönüşeceği konusunda uyarıyor.

Kuraklık belirli bir dönem içinde yağışlardaki azalma olarak tanımlanır .Çoraklaşma ise çok uzun dönemli kuraklık ile ortaya çıkan ve bitki örtüsünün, toprak verimliliğinin azalarak kurak bir yapıya sahip olmasını ifade eder.  Çoraklaşma genellikle yağış miktarının düşük, buharlaşma oranının yüksek olduğu ve suyun kısıtlı olduğu bölgelerde görülür.

Geçici düşük yağış dönemlerinin (drought)  aksine, çoraklaşma (aridity) kalıcı, şiddetli  bir dönüşümü temsil ediyor. Kuraklık  sona erebilir  ancak bir bölgenin iklimi daha kuru hale geldiğinde o doğal çevrenin  önceki koşullara dönme yeteneği kaybolur.

İklim değişikliği ile artan sıcaklıklar, azalan yağışlar, daha sık ve şiddetli kuraklık oluşumu, toprak erozyonu ve bozulma çoraklaşmayı arttırmaktadır. Çoraklaşma, toprağın karbon depolama kapasitesini azaltır. Bu, atmosfere daha fazla karbon salınımına neden olur ve iklim değişikliğini daha da şiddetlendirir. Bu durum, çoraklaşma ve iklim değişikliği arasında bir kısır döngü yaratır.

İklim değişikliği dönemsel kuraklıkların süresinin artmasıyla  dünyanın çorak bölgelerinin de artmasına neden oluyor.İklim değişikliği ve çoraklaşma arasında doğrudan bir ilişki vardır.İklim değişikliği, çoraklaşmayı tetikleyen ana faktörlerden biridir ve bu iki süreç birbiriyle sürekli etkileşim halindedir. Bu nedenle, iklim değişikliğiyle mücadele etmek, çoraklaşmayı önlemek için kritik öneme sahiptir.

Çoraklaşma’nın  yıkıcı etkileri var

Raporda, artan çoraklaşmanın  etkilerinin kademeli ve çok yönlü olduğu, yaşamın ve toplumun neredeyse her alanına etki ettiği belirtiliyor.

Raporda ayrıca; Yüzyılın sonuna kadar tüm toprakların beşte birinin artan çoraklaşma nedeniyle ani ekosistem dönüşümleri yaşayabileceği, bunun dramatik değişimlere (ormanların otlaklara dönüşmesi ve diğer değişiklikler gibi) neden olabileceği ve dünyadaki pek çok bitki, hayvan ve diğer türlerin yok olmasına yol açabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.

  • Çoraklaşma, dünyadaki ekilebilir alanların %40’ını etkileyen, tarımsal sistemlerin bozulmasının ardındaki en büyük etken olarak kabul edilmektedir.
  • 1990-2015 yılları arasında Afrika ülkeleri için gayri safi yurt içi hasılada (GSYİH) kaydedilen %12’lik düşüşün sorumlusu olarak artan çoraklaşma  gösteriliyor.
  • Sera gazı emisyonları az da olsa artmaya devam ederse, gezegendeki tüm karaların (Grönland ve Antarktika hariç) üçte ikisinden fazlasının yüzyılın sonuna kadar daha az su depolayacağı tahmin ediliyor
  • Çoraklaşma, arazi erozyonu, tuzlanma, organik karbon kaybı ve bitki örtüsünün bozulmasıyla birlikte dünyadaki arazi bozulmasının en önemli beş nedeninden biri olarak kabul ediliyor.
    • Orta Doğu’da artan çoraklaşma, bölgede daha sık görülen ve daha büyük kum ve toz fırtınalarıyla ilişkilendiriliyor
  • Artan çoraklaşma, iklimin değiştiği gelecekte daha büyük ve daha yoğun kontrol edilemeyen yangınlarda rol oynaması bekleniyor,
  • Artan çoraklaşmanın  yoksulluk, su kıtlığı, toprağın bozulması ve yetersiz gıda üretimi üzerindeki etkileri, dünya çapında, özellikle de çocuklar ve kadınlar arasında, artan hastalık ve ölüm oranlarıyla ilişkilendiriliyor,
  • Artan kuraklık (drought) ve çoraklaşma (aridity)  dünya çapında, özellikle de Güney Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ile Güney Asya’nın aşırı kurak ve çoraklaşan  bölgelerinden insan göçünün artmasında önemli bir rol oynuyor.

Akdeniz Bölgesi de Risk Altında !

Birleşmiş Milletlerin bu raporu toprakların  kuruması  ve çoraklık tehditini  çok detaylı olarak incelemiş ve dünyadaki en riskli alanlar arasında Akdeniz bölgesini de belirtmiş.

Bu da ülkemizi doğrudan ilgilendiriyor.  Türkiye aslında bir bölgesel kuraklık ülkesi.Bazı bölgelerimizde yağışlarındaki değişkenlik oranı çok yüksek. Son yıllarda  etkili bölgesel kuraklıklar yaşadık.En fazla tarım sektörü etkilendi. Bu da çölleşme ve kuraklık sonucu öncelikle su ve gıda güvencemizin riske gireceğini ortaya koyuyor. Meralarımızın % 64’ünde yeterli bitki örtüsü yok. Kuraklık nedeniyle meralarımızın bitki örtüsü azaldıkça  erozyon tehdidi de artıyor.


Tehdit artıyor ,Ne yapmalı ?

İklim bilimciler ve Meteoroloji uzmanları artan  iklimsel değişkenliklere  bağlı olarak kuraklık ve çölleşme, çoraklaşma  tehditinin arttığını belirtiyor. Özellikle ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz kuşağında  beklenen sıcaklıklarda artış ve yağışlarda azalma eğilimi bölgesel kuraklık tehditini arttıracak.İklim değişikliğine karşı küresel ölçekte ülkelerin işbirliği çabaları sürüyor. Ancak bir yandan da tehdit altındaki ülkeler kuraklık, çölleşme ve çoraklaşmaya  karşı kendi önlemlerini alıyor.

Bu kapsamda ülkemizdeki su havzalarını  ve su kaynaklarını kalite ve miktar olarak korumalı ve çok akılcı, planlı ve verimli yönetmeliyiz. Yeraltuyumuzun verimli yönetimi ve kullanımı özellikle kurak dönemlerin en az sorunla atlatabilmemiz için çok önemli. Bu nedenle yeraltısuyu tahsislerimizi çok dikkatli yapmalı ve mevcut tahsislerin verimli kullanımını  sağlayacak şekilde denetimi arttırmalıyız. Yasal olmayan yeraltı suyu kullanımının kesinlikle engellenmesi lazım. Ayrıca bilinçsiz aşırı  su tüketiminin önüne geçilmeli  ve atık sular arıtılarak yeniden kullanılabilir hale getirilmelidir. Ülke düzeyinde kuraklık erken uyarı izleme altyapısı ve yönetim sistemi kurulmalıdır.

Ülkeler bu konuda bir yandan İklim değişikliğine adaptasyon  çabalarını sürdürürken diğer taraftan  kuraklığa karşı dirençli bir  içmesuyu, tarım ve sanayi sektörü yaratmaya çalışmalıdır. Kuraklığa dayanıklı bitki türlerini şimdiden geliştirmeliyiz. Burada en önemlisi su yönetimi ve suyun kullanımı konusundaki düşüncelerimizi yeni koşullara uygun hale getirmek ve toplumsal bilincimizi arttırmak olmalıdır.

Not:

Kuraklık ve  Çoraklaşma farkı

Çoraklaşan  bölgeler (Highly arid regions), kalıcı, uzun vadeli iklim koşullarının çoğu yaşam biçimini destekleyecek yağışın  bulunmadığı ve  buharlaşmanın  yağış miktarını önemli ölçüde aştığı yerlerdir.

Kuraklık (Drought) ise ekosistemleri ve insanları etkileyen anormal, kısa vadeli bir su azlığı  dönemidir ve sıklıkla düşük yağış, yüksek sıcaklık, düşük hava nemi ve/veya rüzgardaki anormalliklere atfedilir.

Kuraklık, doğal iklim değişkenliğinin bir parçası olmasına ve hemen hemen her iklim rejiminde ortaya çıkabilmesine rağmen, çoraklaşma, değişikliklerin önemli zorlamalar altında çok uzun süreli olarak  meydana gelen istikrarlı bir durumdur.

Kaynak:  Vicente-Serrano, S. M., N. G. Pricope, A. Toreti, E. Morán-Tejeda, J. Spinoni, A. Ocampo-Melgar, E. Archer, A. Diedhiou, T. Mesbahzadeh, N. H. Ravindranath, R. S. Pulwarty and S. Alibakhshi (2024). The Global Threat of Drying Lands: Regional and global aridity trends and future projections. A Report of the Science-Policy Interface. United Nations Convention to Combat

Desertification (UNCCD). Bonn, Germany.

Published in 2024 by United Nations Convention to Combat Desertification (UNCCD), Bonn, Germany

Okumaya devam et
Yorum atmak için tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2016 Su Politikaları Derneği Tüm Hakları Saklıdır.