Connect with us

SU EĞİTİMİ

DSİ Genel Md. Yrd.(E) İlker Özel: Tarımda Suda Eğitim Şart

Yayınlandı

on

TARIMDA  ve SUDA EĞİTİM ve  SONRA DA SU YÖNETİMİ

İlker Özel

İnş Müh.

DSİ Emekli Genel Müdür Yrd.

SPD Üyesi

11 Temmuz 2024

Ülkemizde tarımsal yükseköğretim, lisans (fakülte) ve ön lisans (meslek yüksekokulu) olarak iki öğretim sisteminde yapılmaktadır. Lisans öğretimi 4 yıllık, ön lisans öğretimi 2 yıllık öğretimi kapsamaktadır. Bugün Türkiye’de bulunan 168 Üniversitenin (103 Devlet,  65 Vakıf Üniversitesi) 26’sında Ziraat Fakültesi, 5’inde Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi, 1’inde Tarım Bilimleri ve Teknolojileri  Fakültesi olmak üzere tarımsal yükseköğretimle ilgili 40 a yakın fakülte  bulunmaktadır.  

Bu muhteşem tabloyu şöyle bir incelersek çok güzel sonuçların alınabileceğini rahatlıkla görebiliriz.

23 Mart 1916’da Ziraat Bankası için yeni bir yasa çıkarılır. Yasanın 1. maddesinde “Ziraat Bankası çiftçilere kolaylık sağlamak ve tarımın gelişmesine yardımcı olmak için kurulmuştur” denilmektedir. Bu tarih o en zor günlerde alınmış en önemli kararlardan biridir.

“Türkiye’de modern anlamda tarımsal eğitim-öğretimin ilk defa 1846 yılında İstanbul Yeşilköy’de Ayamama Çiftliği’nde açılan Ziraat Mektebi’nde  başlamıştır. 

Ancak mektep iki yıl eğitim vermiştir.   13 Ekim 1892  tarihinde Halkalı Zıraat Mektebi  Alisi ; Ziraat Bankası Müdür-i Umumisi Celal Bey tarafından yapılmıştır. Halkalı Ziraat Mekteb-i Alisi ilk mezunlarını 1895 yılında vermiştir. 1892 yılında bu okulun açılışı sırasında kapatılan Orman Maadin Mektebi’nin talebeleri de Halkalı’ya nakledilmiştir. Bu durum 1910 yılında Orman Mekteb-i Alisi’nin açılışına kadar sürmüştür. !928 yılında kapatılmıştır. Bu tarihten sonra Ülkemizde TARIM EĞİTİMİ yeni bir yola girmiştir.

Konumu tarımda eğitim olarak seçtim. Her noktada eğitimi ele almak konuyu çok dağıtır. Ben teknik eğitimin tarımda şu dönemde çok önemli olduğunu belirtmek için girişte öyle başladım. Hadi yolculuğa hep beraber çıkalım. Cumhuriyetle başlayan bütün kalkınma hamleleri gibi tarımda kalkınma çalışmaları en ön plandadır. Ülke seferber olmuştur kalkınma hamlelerine. Yurt dışına tarım eğitimi için öğrenciler gönderilmiş, okuma yazma seferberliği devam ederken ülkenin pek çok yerinde köy enstitüleri, ziraat mektepleri , Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi  açılmıştır. Tarım eğitimini iki ana kolda ayırmak gereklidir kanaatindeyim

  1.   Çiftçi çocuğunun aile içinde yetişirken aldığı uygulamalı eğitim. Çiftçi çocuğu doğduğu andan başlayarak uygulamalı eğitim içinde bulur kendini. Yaşı ilerledikçe suyu tanır. Susuzluğun ne olduğunu bilir. Yağmuru tanır, kar yağışının hem şölen, hem zorluk olduğunu bilir yaşıtları kentlerde gezerken. Nadası bilir, tohum atmayı öğrenir. Ve her yörenin çocuğu kendi yöresinin ana bitkisini bilir. Su onun için bir yaşamdır.

Tırpanı, orağı, döveni, sabanı, yabayı ve sonbaharda çiğ kalkmadan koyun sürüsünü  çayıra yayılmayacağını bilir.

B-Eğitim Kurumlarında tarım ve tarımda su eğitimi: 19  ve 20 yy larda teknolojinin hızla gelişmesi tarım sektöründe de çok hızlı gelişmeleri getirmiştir. Tarım aletleri de bu hızlı teknolojik değişimden nasibini almış artık Avrupalı çiftçi buharlı traktörle tarlasını sürmeye başlamış, rüzgarda harman yerine buharlı harman makinaları ile tınazını yapıvermiştir.

Yazıma başlarken biraz değindiğim TARIMDA  EĞİTİMİN Cumhuriyet Döneminde hızla gelişmesi ülkemizdeki yanlış tarım politikalarının uygulanması ile istenen gelişmeyi ne yazık ki gösterememiştir.

Şu anda ön lisans programı olan ziraat fakültelerinin ön lisans programlarından biri sulama teknolojileridir. Suyun çok kıymet kazandığı dönemde eğitimin yaygınlaş- tırılması şarttır. Sütçülükten arıcılığa, süs bitkilerinden zeytinciliğe, tarla bitkilerinden bağ bahçe ve kültür bitkilerine her dalda su kaçınılmaz bir konudur. Su artık her şeydir. Gelişmiş ülkeler tarımda uzaktan algılama sistemlerine çoktan geçmiştir.

Eğer su bu kadar önemli ise ne yapmalıyız: Su bu kadar önemli ise ki kaçınılmaz öyledir. Su yoksa hayat yoktur. Program yapmalıyız ve  acilen uygulamaya geçirmeliyiz.

TÜRKİYE’NİN SU KAYNAKLARI TEHDİT ALTINDA

Su Politikaları Derneği Başkanı Türkiye’nin su kaynaklarının kirlendiğini  ve kişi başına düşen yıllık yenilenebilir su miktarının bin 300 metreküp civarına düştüğünü  belirtti. Bu durumun su kıtlığına doğru yaklaşıldığını gösterdiğini ifade eden Yıldız, “Türkiye’de yağışlar, su potansiyeli ve nüfus eşitsiz bir şekilde dağılmış durumda. Doğu ve Orta Karadeniz su konusunda sıkıntı çekmezken, orta Anadolu başta olmak üzere batı Anadolu’da birçok bölgemizde kişi başına düşen su miktarı düşük. Türkiye’de nüfusun büyük bölümü batıdaki illerde yaşıyor ancak su kaynaklarının yarısından fazlası da Samsun-Adana hattının doğusunda yer alıyor.” ( Dursun YILDIZ SPD Başkanı )

Tarım ve Orman Bakanlığına göre, Türkiye, 2030 yılına kadar su kaynaklarının yüzde 20’sini kaybedecek ve su kıtlığı çeken ülkeler arasına girecek. İklim değişikliği, nüfus artışı ve kirlilik su kaynaklarımızı baskılıyor.

Okul Çağındaki çocuklarda su eğitimi: Yaşadığımız yüz yılda su ve su kıtlığı ve iklim değişikliği başlaması iyice anlatılmalıdır. Hatta okul programlarında en önde gelen anlatım bu olmalıdır. Animasyonlar ve özel yayınlar hazırlanmalıdır. Bunun yanı sıra çevre ve çevrecilik de eğitime önemle katılmalıdır. Bu artık kaçınılmaz bir noktadır. Pek çok ülke bu önemli konuyu çoktan halletmişlerdir.

 Ailede Su Eğitimi:  SU ‘ yun ne olduğunun öğrenileceği ilk yerdir aile. Her şeyin başlangıç yeri  olduğu gibi su ve su eğitiminin merkezidir aile. Bu; büyük kentteki aile için ne ise pek az farklılıklarla konar göçer aileler içinde aynıdır. Önce suyun korunması ve temizliğidir ana kural. Su kaynağını kirletirsek bir daha asla temizleyemeyiz. Biz eski kuşaklar böyle yetiştik.

Su Yönetimi: Su kaynaklarının sürdürülebilir, etkili ve verimli bir şekilde kullanılmasını, korunmasını ve yönetilmesini içeren bir disiplindir. Bu süreç, suyun doğal döngüsünden başlayarak, kullanımı, dağıtımı, arıtılması ve geri dönüşümü gibi tüm aşamaları kapsar.Su yönetimi, çevresel, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla birlikte ele alınarak, gelecek nesillerin de suya erişimini güvence altına almayı hedefler. Yani aslında sadece bu gün için değil suyu gelecek nesiller için de iyi yönetmek zorundayız.

Sürdürülebilir su yönetimi, su kaynaklarının uzun vadede korunmasını ve verimli kullanılmasını hedefleyen bir yaklaşımdır. Bu, suyun, ekosistemlerin sağlığını korurken aynı zamanda mevcut ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde yönetilmesini gerektirir.

Su ile ilgili bazı konulara şöyle bir katıktan sonra : SU YÖNETİMİ DAHA DOĞRUSU  SÜRDÜRÜLEBİLİR SU YÖNETİMİ  için görüşlerimi paylaşıyorum:

  • Ailede başlıyan su, çevre, suyun ekonomik kullanımı öğretisi
  • Çiftçide çağdaş tarımsal eğitim ve bağlı olarak çevre ve su bilinci geliştirilmesi,
  • Tarımda eğitimin gelişmiş bir şekilde kesinlikle uygulanmaya konulması,
  • Tarımın her dalında yetişmiş teknik elemanlardan faydalanma. Bu kaçınılmazdır.
  • Tarım meslek liseleri tekrar düşünülmelidir,
  • Sürdürülebilir ATIK SU YÖNETİMİ konunun içinde mutlaka olmalıdır.
  • Su yönetiminde hizmet verecek kilit teknik elemenlar suyu bilen, kuraklığı ve taşkının ne olduğunu yaşamış kişilerden oluşmalıdır.
  • DSİ kilit teknik kadrodur. Bu unutulmamalıdır.

Kaynakça:

  • Dursun YILDIZ SPD Başkanı, Su Politikaları Uzmanı
  • İstabbul Zaim Üniversitesi Yayını
  • Prof. Dr. Cemalettin Yaşar ÇİFTÇİ  Türkiyede tarımsal Eğitim
  • Notlarım ve çalışmalarım

Okumaya devam et
Yorum atmak için tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2016 Su Politikaları Derneği Tüm Hakları Saklıdır.