Connect with us

Biyoçeşitlilik

22 Mayıs Uluslararası Biyoçeşitlilik  Günü

Yayınlandı

on

Uluslararası Biyoçeşitlilik Sözleşmesi 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde düzenlenen Yeryüzü Zirvesi’nde 150 ülke tarafından imzalandı. 4 Temmuz 1993’e kadar imzaya açık tutulan anlaşmaya katılan ülke sayısı bu tarih itibarı ile 168’e çıktı. 29 Aralık 1993’de ise Birleşmiş Genel Kurulu’nda görüşülerek yürürlüğe girdi.

Sözleşme, özellikle sürdürülebilir kalkınma ve gelişme kavramlarına vurgu yapmaktadır. Bitki ve hayvan çeşitliliği, genetik çeşitliliğin yanısıra  mikroorganizma çeşitliliği ve ekosistem çeşitliği gibi küresel anlamda insanların;  gıda, güvenlik, barınma, ilaç, sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşama haklarını da dikkate alarak sürdürülebilirliği daha geniş bir perspektifte ortaya koymaktadır.

Sürdürülebilir dünya için doğal yaşam çeşitliliğinin korunması ve geliştirilmesini teşvik amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde her yıl 22 Mayıs, “Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik” günü olarak kutlanıyor.

Ülkemiz, biyolojik çeşitliliğin korunmasını, sürdürülebilir kullanımını ve genetik kaynakların kullanımından doğan faydaların adil bir şekilde paylaşılmasını amaçlayan bu sözleşmeyi, 14 Mayıs 1997’de onaylayarak taraf ülkeler arasına yer aldı.

Biyoçeşitliliğin Korunması ve Su Yönetimi

Biyoçeşitliliğin korunması ve su yönetimi arasındaki ilişki, ekosistemlerin sürdürülebilirliği ve insan sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.

Öncelikle Biyoçeşitlilik, su ekosistemlerinin sağladığı hizmetlerin (örneğin, su arıtma, taşkın kontrolü, besin döngüsü) sürdürülebilirliği için kritik öneme sahiptir. Farklı türler, bu hizmetlerin etkin bir şekilde yerine getirilmesine katkıda bulunur. Ayrıca  Biyoçeşitlilik, su kalitesini iyileştirir ve su kaynaklarının miktarını dengeler. Bitki örtüsü ve sağlıklı topraklar, suyun filtrasyonunu sağlayarak kirleticilerin su kaynaklarına ulaşmasını engeller ve suyun yer altına sızmasını artırır.

Biyoçeşitliliğin korunması  iklim değişikliğine karşı direnci artırır. Sağlıklı ekosistemler, karbon depolama kapasitesine sahiptir ve su döngüsünü düzenler. Bu, iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerini azaltır. Tüm bunların yanısıra Tarımda biyoçeşitliliğin teşviki, suyun etkin kullanımını ve toprağın verimliliğini artırır. Çeşitli bitki türleri, farklı kök sistemleri sayesinde suyun daha verimli kullanılmasını sağlar ve toprak erozyonunu önler.

Bu nedenlerle  Su yönetimi politikaları, biyoçeşitliliğin korunmasını desteklemelidir. Örneğin, nehir yataklarının korunması, balık türlerinin ve diğer sucul canlıların yaşam alanlarını korur. Sulak alanların korunması ise birçok tür için kritik öneme sahiptir.

Biyoçeşitliliğin korunması ve su yönetimi arasındaki bu karşılıklı ilişki, çevresel sürdürülebilirliği sağlamak için entegre politikalar ve uygulamaların geliştirilmesini gerektirir. Bu, hem doğal ekosistemlerin dengesi  hem de insan topluluklarının uzun vadeli sağlığı ve refahı için hayati öneme sahiptir.

Okumaya devam et
Yorum atmak için tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2016 Su Politikaları Derneği Tüm Hakları Saklıdır.