Su

Alternatif   Su ve Gıda Üretimi çözüm olur mu ?

Dursun Yıldız

13 Ağustos 2023

Dünyanın tüm sularının içinde tatlı su olarak kullanabileceğimiz miktar %2,5 olup bu  suyun büyük kısmını da ulaşması oldukça zor olan buz dağları ve buzullar oluşturmaktadır. Yerüstü tatlı sularının sadece %1’i göller ve ırmaklarda bulunmaktadır. Yer altı suları tatlı yüzey sularının 100 katı olmasına rağmen büyük bölümü acı su olarak yüzeyden çok derinde yer almaktadır. Yüzeye yakın olanların ise yaklaşık %50’si içme ve kullanma suyu olarak sürekli çekilmekte ve miktar ve kalitesinde düşüşler yaşanmaktadır.

Dünyamızın tatlı su kaynaklarının dünya yüzeyine nüfusla birlikte dengesiz dağıldığı ve  artan ihtiyaçlar dikkate alındığında  su kaynaklarının bölgesel olarak  yere ve zamana göre sonlu kaynaklar olduğu söylenebilir.

Dünya yüzeyine dengesiz dağılan su kaynakları  iklim değişikliği ,nüfus artışı, kentlere göç ve kirlilik baskısı altındadır.20nci yüzyılın ortalarından bu yana özellikle gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerdeki hızlı nüfus artışı tatlı suya ulaşamayan  ve sağlıklı bir çevrede yaşayamayan nüfusun da artmasına neden olmuştur. Halen 2 milyara yakın insan  temiz suya ulaşım zorluğu çekmekte  ve sağlıksız çevre koşullarında  yaşamaktadır.

Doğal Kaynakların Sınırını Zorluyoruz !

Dünyadaki mevcut kaynaklarımız, yılda 12 milyar insanı besleyebilecek durumda. Ancak,  dünya genelinde 1 yılda üretilebilen kaynaklar 1970’li yıllardan bu yana maalesef her yıl daha da erken tükeniyor.Kaynak kullanımı açısından bilim insanları artık her yılın yarısından hemen sonra bir sonraki yılın mahsulünden tüketmeye başladığımızı açıklıyor.  Bu tarih her yıl hızla öne çekiliyor. Doğanın yeniden üretim için belirli periyodlarda kendini yenilemesi gerekiyor. Ancak üretilenden fazla tüketerek, doğaya kendini yenilemesi için gerekli zamanı bırakmıyoruz.  

Uzun zamandır daha çok tüketim için doğal kaynaklarımızın sınırlarını zorluyoruz.Su kaynaklarımız da buna dahildir.

Ülkemizde ve dünyada su kaynaklarının yaklaşık %70’i tarımsal sulamada kullanılıyor . Dünyanın toplam gıda üretiminin yaklaşık %40’ı sulu tarım yapılan arazilerde üretiliyor. Sulu tarım, ortalama olarak, yağmurla beslenen tarıma göre birim arazi başına en az iki kat daha verimlidir. Daha yoğun üretime  ve ürün çeşitliliğine olanak tanır.İklim değişikliği etkileri arttıkça sulu tarım ihtiyacı ve dolayısıyla su ihtiyacı da artacaktır.

Bu nedenle başta tarımsal sulama olmak üzere suyun tüm sektörlerde daha verimli bir şekilde kullanımı akılcı ve planlı olarak yönetimi çok daha önemli hale gelmektedir.

Alternatif Su ve Gıda Üretimi  Çözüm Olur mu ?

Su ve Gıda gibi insanlık için yaşamsal temel ihtiyaçların alternatiflerine doğru yola çıkmadan önce her iki ihtiyacımız için tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmemizde fayda var

Hızla gelişen teknoloji, bu her iki ihtiyacımızın teorik olarak  deniz suyu arıtma  tesislerinden ve gıda üretim laboratuvarlarından karşılayabilecek duruma gelmiş gibi görünüyor.Ancak  yaşamsal  ve sürekli olan su ve gıda  ihtiyaçlarımızdaki talep artışının teknoloji destekli  yapay  üretimler ile elde edilmesi sürecine kendimizi kaptırmadan önce tekrar düşünmeliyiz.Bu çözümlere halen özellikle su kıtlığı yaşanan bölgelerde zorunlu olarak başvuruluyor.  Ancak tüketim çılgınlığına hızlı üretim sağlayacak diye bu çözümlerin yaygınlaştığı bir dünyada doğal bir çevre ve yaşamdan söz etmemiz zor olacaktır. Bunun için mevcut doğal kaynaklarımızı daha bilinçli kullanıp daha yaşanabilir ve sürdürülebilir  bir dünya oluşturmak durumundayız.

Birleşmiş Milletler  2000 li yılların başından bu yana, yoksulluğun azaltılması ,iklim değişikliğine uyum ve kalkınmanın sürdürülebilir olması gibi birçok hedefi  önüne koymuş durumda .Bunun için 2015 yılında BM üyesi tüm ülkelerce kabul edilen 17 küresel kalkınma hedefi belirlendi.  2030 yılında kadar gerçekleştirilmesi  kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin aşırı yoksulluğu sona erdirmek,,eşitsizlik ve adaletsizlik ile mücadele, ve iklim değişikliğini önleme ve uyum gibi  üç temel amacı var.

Bu amaçlara bakıldığında BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin uygulanmasında suyun çok önemli bir role sahip olduğu görülmektedir. 6ncı Sürdürülebilir kalkınma hedefi olarak kabul edilen temiz su hedefi, sadece diğer 17 hedefin bir parçası değil bu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için bir önkoşul olarak ortaya çıkmaktadır. Bu hedef içinde, içme suyu temini ve sanitasyonun yanı sıra çevresel sürdürülebilirlik için de temel hedefler bulunmaktadır.

Alternatif Su ve Kalkınma

Ülkelerin sürdürülebilir kalkınmasında bu kadar büyük bir öneme sahip olan suyun alternatif kaynaklardan sürekli bir şekilde üretilip bu hedeflere ulaşılabilmesi zordur. Fiziksel su kıtlığı içinde olan ülkelerin deniz suyu arıtımı ,fosil su çekimi gibi  alternatif kaynaklara başvurmaktan başka bir çözümleri yoktur.Bunun  için bu ülkelerin  kalkınma ve gelişme planları farklı olmakta  ve uygulaması da birçok güçlük taşımaktadır. Su fakiri ancak petrol zengini ülkeler de son dönemde petrodolar ekonomisinin risklerini farketmiş ve bazı sanayileşme adımları atmaya başlamıştır.Bu da suya daha fazla ihtiyaç duyacaklarını ortaya koymuştur. Sonuç olarak su, her ülkenin sürdürülebilir kalkınması ve gelişmesinde çok önemli bir kaynak olarak öne çıkmaktadır.Bu kalkınma ve gelişmeyi alternatif kaynaklarla sağlamaya çalışanlar  İsrail gibi teknolojik bir ülke arap ülkeleri gibi petrol zengini ülkeler olsalar bile yine de önemli kısıtlar yaşamaktadırlar. Bu nedenle de kendilerine başka coğrafyalarda su ve gıda güvenliği alanları yaratmaya çalışmaktadırlar.

Sorumlu Tüketimi ve Yenilikçi Yönetimi  Başarabilirmiyiz ?

Dünya kaynaklarını tüketme hızımız, doğanın onları yeniden üretip bize sunma hızını geçeli epey oldu. Bugün dünya üretebildiğinin 1.6 katını tüketiyor  1900 yılına göre bugün,kişi başına enerji tüketimi 3 katına,ham madde kullanımı 2 katına,dünya nüfusu ise 5 katına çıktı.Bu tüketim anlayışı aynen devam edecek olursa  su yönetimi de bundan olumsuz olarak etkilenecektir. Günümüzde su,enerji, gıda üretimi ve çevre güvenliği arasındaki ilişki geçmişten çok daha yoğun hale gelmiştir. Bu durumda bu alanlardan herhangibirindeki talep artışı su yönetimini doğrudan etkileyecek sonuçlar doğuracaktır.Bu da değişen koşullara hızla adapte olma ve hızlı karar alma-uygulama yeteneğine sahip esnek bir su yönetimi anlayışını gerekli kılacaktır.Ayrıca 21. Yüzyılın su yönetimi, iklim değişikliğinden kaynaklanacak olan birçok belirsizliği aşabilmek için uyarlanabilir, çok fonksiyonlu ve yerel ağırlıklı olarak şekillenmektedir.

Suyun Sürdürülebilir Kullanımı ve Yönetimi için düşünce değişikliği gerekli

Teknolojinin gelişme hızını arkamıza alarak su konusunun da teknolojik bir çözüme ulaşacağı düşüncesine kendimizi kaptırırsak kendimizi doğal olmayan başka bir dünyada buluruz. Halbuki dünyanın kuruluşundan bu yana geçen milyonlarca yıldır insan olarak doğal çevrenin bir parçası şeklinde yaşamayı sürdürmüşüz. Doğal dengeyi bozma riskini alıp doğaya hakim olma çabası içerisinde doğal kaynaklarımızı tüketip başka çözümler aramanın bedeli ağır olur. Doğayla barışık yaşayıp önce mevcut doğal kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanmaya yönelmeliyiz.Su kaynaklarının karşı karşıya olduğu baskılar ve belirsizlikler  su yönetimi ve su kullanımı anlayışımızda radikal değişiklikler yapmamızı gerekli kılıyor. Bu kapsamda, Katılımcı, Şeffaf, Ekosisteme duyarlı, Doğa tabanlı çözümlere açık ,Toplumcu gerçekçi ve Dinamik planlama  özellikli bir su yönetimine ihtiyacımız var. Su yönetiminde artan talebi karşılamak için  yeni kaynaklar geliştirme kararı almadan önce eldeki mevcut suyu en verimli şekilde kullanma anlayışını yaygın olarak  uygulamaya koymak gerekiyor. Bu kapsamda suyun özellikle endüstride kullanımında arıtıldıktan sonra çevrimiçi tekrar kullanımı da sürdürülebilir su kullanımı için çok önemli bir adım olacaktır. Aslında akıllı kentler gibi yeni planlamalar ve  döngüsel ekonomi gibi yeni üretim konseptleri de suyun arıtılıp  çevrimiçi olarak kullanımına  uygun altyapılar oluşturacaktır.

Su kaynakları yönetiminde  sadece insanların değil tüm canlıların su talebinin de sürdürülebilir olarak karşılanması önem taşımaktadır.  Çünkü su, sadece insanların yaşamsal ihtiyacı değil aynı zamanda doğal çevremizin temel ihtiyacı ve  ekolojik dengenin de temel unsurudur. Sonuç olarak su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi için ekonomik ,ekolojik ve sosyolojik  hedefler arasında bir dengenin sağlanması gerekecektir. Bu dengenin sağlanması çoğu zaman güç olup bazı hedeflerden ödün verilmektedir. Tüm dünyada su kaynakları üzerindeki baskılar artıyor ancak teknoloji de gelişiyor. Bu nedenle artık  su yönetimi,  bu dengeyi sağlayarak suyun sürdürülebilir yönetimi için,  yenilikçi bir su yönetimi anlayışına  ve dijital teknolojinin su yönetiminde etkin bir şekilde kullanılmasına büyük ihtiyaç duyacaktır.

Ülkemizde suyun sürdürülebilir yönetimi için öncelikle radikal bir düşünce değişimine , yasal düzenlemeye  ve kurumsal olarak havza ölçeğinde yeniden yapılanmaya ihtiyacımız vardır.

Kategoriler:Su, su güvenliği

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.