Su Yönetimi
Türkiye’de Etkili bir Su Yönetiminin Yol Haritası
Yayınlandı
4 hafta önceon
Yazar
Dursun Yıldız
Dursun Yıldız
Su Politikaları Derneği Başkanı
On İkinci Kalkınma Planı (2024–2028) Su Yönetimi Özel İhtisas Komisyonu Raporu’na göre, 112 milyar m3 ‘lük yıllık kullanılabilir toplam su potansiyelimizin 57,3 milyar metreküpünü kullanıyoruz. Bu suyun da yüzde 77’si (45,05 milyar m3) tarımsal sulamada, yüzde 12’si içme ve kullanma suyu olarak ve yüzde 11’i sanayi suyu (toplam 13,3 milyar m3) olarak kullanılıyor.
Bu su kullanımındaki artış ile iklim değişikliği, kirlilik, kente göç gibi baskılar su yönetimi anlayışımız ve su kullanım alışkanlıklarımızda radikal bir düşünce değişikliğine gitmemiz gerektiğini ortaya koyuyor.
Türkiye’nin su altyapısı ,ile su yönetimi ve su kullanımı alışkanlıkları 2 yıl üst üste gelen kurak dönemleri kaldıramıyor. Bu yıl bunu birçok ilimizde yaşadık. Bu nedenle daha fazla zaman kaybetmeden Ulusal Su Planı, 12. Kalkınma Planı ve diğer tüm planlardaki tedbirleri bir an önce uygulamaya koymalıyız. Bunu da bir plan içinde ve birbirini tamamlayan adımlar şeklinde yapmalıyız.
Bu konuda izlenmesi gereken yol haritası birçok planda ayrı ayrı yer almaktadır. Bunları bir araya getirdiğimizde aşağıdaki yol haritası ortaya çıkmaktadır. Bu yol haritasında aşağıda belirtilen hususların uygulanmasına yönelik adımlar için daha fazla geç kalınmadan harekete geçilmelidir.
Su yönetiminde geçiş dönemi yaşanıyor. Yasal boşluk doldurulmalıdır.
Su kaynaklarımız iklim değişikliği, enerji ve sanayi sektörlerinde kapasite artırımına bağlı olarak su kullanımında artış, sektörel su tahsisi sorunları, yerel idari birimler arasında yaşanan tahsis ve kullanım sorunları ve kontrolsüz nüfus artışı gibi açılardan baskı altındadır. Mevcut su yönetimi stratejilerimizle bu sorunlarla mücadele edilmesi ve sürdürülebilir su yönetimi sağlanması zorlaşmaktadır. Bunun temel nedenlerinden biri su yönetiminde geçiş dönemi yaşanması ve henüz yasal boşlukların doldurulmamış olmasıdır.
Nehir Havzaları,Tarım Havzaları ve diğer bölge ve ,çevre düzeni Planları Örtüşmelidir
Bununla birlikte özellikle tarımsal alanda suyu kullanan birliklerin yeterli etkinlikte olmaması su kullanımında ve yönetiminde zorluklara sebep olmaktadır. Bu nedenle su kullanımına söz hakkı olan her bir paydaş için yetki tanımı net yapılmalıdır. Suyun yaklaşık dörtte üçünün tarımsal faaliyetlerde kullanıldığı ülkemizde, tarım havzaları ile su havzaları planlaması örtüşmelidir.
Kurumlararası yetki ve sorumluluk çakışmaları kaldırılmalıdır
Ülkemizdeki kamu kurumları kendi sorumluluk alanları dâhilinde birtakım faaliyetler yürütmektedir. Ancak kurumlar arası koordinasyon, iş birliği ve eşgüdüm noktasında yasal darboğazlar nedeniyle birbirini tekrara eden faaliyetler gerçekleşebilmektedir. Su yönetimi kurumsal yapılanmasının yerel ve uygulayıcı kollarında örgütlenme ve faaliyete geçme noktalarında eksiklikler ve zafiyetler vardır. Bu durum su yönetiminin yasal ve kurumsal yapılanma çalışmalarının yerel idari yapılardaki düzenlemelerle beraber yürütülmesi gerekliliğini göstermektedir.
Su koruma bilinci doğal çevreden başlamalı ve uygulaması havza ölçeğinde gerçekleştirilmelidir.
Ülkemizde iklim değişikliği etkileri, kullanımdaki artış ,kirlenme gibi su kaynakları üzerinde baskı oluşturan unsurlar artmaktadır. Bu nedenle içme ve kullanma suyu temin edilen su kaynaklarının korunması ve bunun havza ölçeğinde gerçekleşmesi birinci derece önem teşkil etmektedir. İçme ve kullanma suyuna erişiminde bazı bölgelerimizde özellikle mevsimlik nüfus artışları sebebiyle kısıtlar yaşanmaktadır. Bu nedenle coğrafi koşullar, iklim değişikliği etkileri ve nüfus artışı gibi etkenler de dikkate alınarak sürekli güncel planlamalar yapılmalı ve içme suyu temini noktasında coğrafi şartlara özel çözümler geliştirilmelidir.
Tüm vizyon belgesi, mutabakat planı ve katkı beyanları bütünleşik olarak ele alınmalıdır.
Ülkemiz su yönetimi politikasının uygulanmasında 2053 Vizyon belgesi, Yeşil Mutabakat Eylem Planı, Güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı gibi uzun vadeli hedefler içeren belgelerin bir bütün halinde değerlendirilerek hayata geçirilmesi önem arz etmektedir
Musluk suyunun içme suyu olarak kullanımı stratejik hedef olmalıdır
Hanelerde suyun verimli kullanılması ve musluk suyunun içme suyu olarak kullanılabileceğine ilişkin farkındalık çalışmaları yapılmalıdır. İçme-suyu arıtma tesislerinde tat ve koku için ozonlama ve aktif karbon prosesleri kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Su verimliliği yatırımlarına yönelik bütçenin artırılması gerekmektedir.
Belediyelerde su’da fiziki ve idari kayıplar birlikte ele alınmalıdır.
Belediyelerde su kayıplarının azaltılmasını sadece fiziksel kayıpların değil, idari kayıpların da ele alınması gerekmektedir. Su arıtma cihazlarında vatandaşların doğru yönlendirilmesi için eylem planı hazırlanması gerekmektedir. Hem su kayıplarının azaltılması hem de su kalitesinin artırılması için eskiyen şebekelerin yenilenmesi gerekmektedir.
Üniversite kampüslerinden başlayarak su verimliliği kültürü yaygınlaştırılmalıdır. Apartman depolarının temizliği belediyelerce teşvik edilmelidir.
Özellikle Üniversite kampüslerinde ve büyük sitelerde su verimliliği uygulamalarının yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Apartmanlarda, sitelerde depoların belirli aralıklarla temizlenmeye yönelik etiketleme uygulamaları geliştirilmelidir.
Kurumsal Yapıyı İyileştirmeye Yönelik Düzenlemeler yapılmalıdır.
Su yönetiminin etkili olarak uygulanıp sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için kurumsal yapıda düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Ülkemizde bu alanda geçmişten günümüze birçok düzenleme yapılmıştır ancak halen kurumların su yönetiminde hangi paydada hangi işlevle yer aldıkları netlik kazanmamıştır. Su yönetiminin işlevselliği için yetki ve sorumluluk alanları netlik kazanarak bu yetkilerin uygulanması aşamasında ortaya çıkan sorunlar giderilmelidir.
Su Yönetiminde Stratejik Planlama anlayışı olmalıdır
Su yönetiminde stratejik bir planlama anlayışına sahip olmak su kaynakları geliştirme ve korumak için gerekli olan temel husustur. Su politikası oluşturma, bu politikayı uygulama, operasyonel yönetim ve düzenlemeler için yetki ve sorumlulukların açıkça tanımlanması gerekmektedir.
Yetki karmaşası önlenmeli ve kurumlararası koordinasyon sağlanmalıdır
Bununla birlikte kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması ve bütünleyici faaliyetler yürütülmesi gerekmektedir. Farklı kurumların faaliyetleri çoğu zaman birbiri ile örtüşmektedir. Bu yetki ve sorumluluklara açıklık getirecek genel bir çerçeve (Su Kanunu) yoktur. Bu nedenle sorumluluk ve yetki dağılımı konusunda üst üste binen sorumluluklar vardır. Örneğin, sulama kooperatifleri Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne bağlı olmakla birlikte, sulama altyapısı DSİ’ye ait olan sulama kooperatiflerinin işletme-bakım ve mali değerlendirmesini DSİ yapmaktadır ancak sulama altyapısı kendisine ait olan Yeraltı Sulama Kooperatifleri işletme, bakım ve finansman açısından DSİ’ye karşı sorumlu değildir. Benzer kimliklere sahip kurumlar idari ve mali açıdan farklı kurumlara bağımlıdır.
Havza ölçeğinde etkin bir kurumsal yapı olmalı
Yatay yapılanmada Havza Su Kurulu,İl Su Kurulu gibi yapılar bulunmaktadır. Ancak, su ile ilgili problemlerin çözümlenmesi, hazırlanan planların etkin bir şekilde uygulanması ve kurumlar arası etkin koordinasyonun sağlanması için havza ölçeğinde etkin ve yetkileri açıkça tanımlanmış bir kurumsal yapı ihtiyacı vardır.
Kurumsal hafıza korunmalıdır.
Ülkemizde sürekli değişen kurum yapısı nedeniyle, uzun yıllar ve birikimler sonucu oluşmuş kurumsal hafızayı koruma önemlidir. Bu nedenle yeniden yapılanma ve iyileştirme noktasında su yönetiminde kurumsal yapılar katılımcı ,hesap verebilir ve şeffaf yapıda olmalıdır.
Kurumsal Kapasite Reformu Yapılmalıdır
Yaşanan hızlı teknolojik ve sosyal değişim ,farklılaşan ihtiyaçlar, çözümlerin çoklu disiplinli bir anlayışa ihtiyaç duyması, artan belirsizlikler ile sosyo-politik etkiler , kurumların dinamikliğini kaybederek yavaşlamasına neden olmaktadır. Su yönetimi konusunda dinamikliğin azalarak işlevselliğin yitirilmesini önlemek için kapsamlı bir kurumsal kapasite reformu ile kurumlarda değişen koşullara uyumun önünün açılması gerekmektedir.
Kurumlara ve paydaşlara havza ölçekli yaklaşım anlayışı verilmelidir
Ülkemizde su kaynakları varlığı havza ölçeğinde değerlendirilmektedir ancak öncelikle kurumlarda havza ölçekli yaklaşım anlayışının anlaşılır kılınması ve tüm paydaşlara benimsetilmesi gerekmektedir. Bunun için Havza Su Kurulları tüm havza planlarının paydaşlar tarafından anlaşılmasına yönelik çalışmalara başlamalıdır.
Havza ölçeğinde etkin bir kurumsal yapılanma gereklidir
İdari sınırlar ile havza sınırlarının farklılığı, su kaynakları yönetiminde zorluklar yaratacaktır. Bu nedenle bu sınırları da dikkate alan havza ölçeğinde etkin bir kurumsal yapılanma gereklidir Havza içindeki teşkilatların daha uyumlu çalışması yönünde bir mevzuat düzenlemesinin yapılması gerekmektedir.
Paydaşların kurumsal yapısı güçlendirilmelidir.
Etkili bir su yönetimi sistemi kurabilmek ve sürdürülebilirliğini sağlayabilmek için su kullanıcı birlikleri ve sulama kooperatifleri gibi kurumların daha kurumsal, işlevsel ve güçlü bir yapıda olması önemlidir. Su ve gıda güvenliği, su kullanımı ve ürün verimliliği için bu konuda düzenlemeler yapılmalıdır.
Su yönetimi ayrı bir bakanlık tarafından yürütülmelidir
Tarım, orman ve su alanlarındaki çalışmalar birbirleriyle bazen çelişkili gereklilikleri olan alanlardır. Bu nedenle su yönetiminin ayrı bir bakanlık tarafından yürütülmesi yeni bir politika olarak sunulması gerekmektedir. Bunu sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için önceliklendirme hususu öne çıkmalıdır. Bu önceliklendirme ise insan kararından bağımsız, yapay zekâlarla karar verme sürecini geliştirebilecek sistemlerin kurulması gerekmektedir.
Kaynak: On İkinci Kalkınma Planı (2024-2028) Su Yönetimi Özel İhtisas Komisyonu Raporu ANKARA 2023
