Türkiye’nin su altyapısı ,su yönetimi anlayışımızda ve su kullanım alışkanlıklarımızdaki eksiklikler 2 yıl üst üste gelen kuraklığı kaldıramıyor. Bugünlerde birçok ilimizde ve ilçelerimizde planlı su kesinti programları uygulanmasına neden olan bu durumu geleceğimiz için iyi analiz etmek zorundayız.
Birçok ilimizin içme kullanma suyu barajlarındaki ortalama doluluk oranları geçen seneki değerlerin yarısına inmiştir. Bursa,Tekirdağ, ,Elazığ gibi bazı illerin barajlarında ise hiç su kalmamıştır. Barajların ölü hacim dediğimiz rezervuarın en dip bölgesindeki su hacmi dikkate alınmazsa, Ankara’nın 80 günlük ,Uşak ilimizin 40 günlük, Bursa’nın 35 günlük ,Tekirdağ’ın 30 günlük Elazığ’ın 20 günlük, İstanbul’un ise 120 günlük su potansiyeli olduğu yetkili ağızlardan açıklanmaktadır. Bu durum iklim değişikliği etkisinden daha çok su yönetimimizin hazırlıksız ve yetersiz olmasından kaynaklanmıştır.
Bu durumda bu illerin su yönetimleri kriz yönetimine geçerek, suyu tasarruflu kullanın açıklamaları yapmaya, başka sektörlere tahsis edilen sulardan geçici olarak su talep etmeye, su kesinti programları uygulamaya ve yeraltından acil su temini için kuyular açmaya başlamıştır. Aslında bu dönemde acil olarak yapılabilecekler bunlardır. Bu kapsamda ;Ankara Kızılırmak, Kesikköprü barajından çektiği suyu arttırarak,Bursa Çınarcık Barajından bypass yaparak, Tekirdağ ve Uşak yeni kuyular açarak,İzmir yeni kuyular açıp su kesintisi programı uygulayarak bu dönemi atlatmaya çalışıyor.
Yeni normaller geçerli
“Mevsim normallerinin altındaki yağışlar ve kuraklık su kaynaklarımızı kritik seviyelere düşürüyor” klişesi artık geçerliliğini yitirmiştir. Çünkü uzmanlara göre, yağışlarda azalma, sıcaklıklarda artış ve bölgesel kuraklıklarının daha sık ve şiddetli oluşması, yeni normaller olarak kabul edilmelidir. Bu durumda su yönetimi yağışlı dönemi bekleyip barajların dolacağını ummak yerine yenilikçi anlayışla ilave su kaynakları geliştirmek, atıksuları arıtıp kullanmak, kayıp ve kaçak oranını azaltmak, su yönetiminde verimliliği arttırmak, katılımcılığı teşvik etmek, daha şeffaf olmak gibi tedbirleri almalıdır. Bu tedbirlerin su’da risk yönetimi kapsamında ve krize girmeden önce alınması gerekir. Su krizinde alınacak tedbirler ise “susuzluğun” en etkin şekilde yönetilmesidir. Çünkü krizin artması durumunda halk sağlığı riske girebilir.
Acil durum çözümlerinin riskleri
Su yönetimi su bitince, doğal olarak en kısa yoldan ilave su temin etmeye çalışır. Bu da su yönetimini dönemsel, pahalı ,ekonomik ve ekolojik olarak sürdürülebilir olmayan çözümlere yönlendirebilir. Su kesintisi yapmak durumunda olan illerimizden yapılan açıklamalar, daha iyi bir su yönetimi planı yerine hızla yeraltından daha fazla su teminine yöneliktir. Suyun talebinin sürekli oluşu ve yaşamsal bir kaynak oluşu risk analizi yapmayan yönetimleri hızla acil çözümlere yönlendirmektedir. Bu da ekonomik, ekolojik ve sosyal olarak en optimum projelerden uzaklaşılması sonucunu doğurabilir. Öncelikli olarak alınması gereken birçok tedbir varken havzalararası acil su transferleri, deniz suyu arıtma tesisi projeleri, bulut tohumlama gibi projeler bu kapsamda gündeme getirilir. Planlama rafa kalkar. su yönetimi anlayışında revizyon ihtiyacı kenara itilir, talep yönetimi unutulur . acil olarak su temini sağlayacak projeler için tüm imkanlar seferber olur. Ancak bu acil durum çözümleri, kriz dönemi sonrası için genellikle yetersiz ve verimsiz kalır.
Bölgesel kuraklıklar yerleşiyor
Bu yıl örneklerini daha belirgin yaşadığımız gibi gelecek yıllarda su üzerindeki baskılar artacaktır. Hızlı bir araştırma yapılacak olursa bu illerimizin her kurak dönemde geçmişte de bu risklerle karşılaştığı görülecektir. Bu da çok başlı, çok parçalı ve koordinasyon eksikliği içindeki su yönetimimizdeki temel sorunların sürdüğünü ortaya koymaktadır.
Bu nedenle Türkiye, hazırladığı Ulusal Su Planı ve Ulusal Havza Yönetim Stratejileri doğrultusunda çalışmalarını hızla tamamlamalıdır. Bu kapsamda raflarda bekleyen nehir havzası yönetim ,havza koruma, havza su tahsisi gibi birçok planın uygulanabilmesi için, havza ölçeğinde etkin, dinamik bir kurumsal yapı hızla oluşturulmalıdır.
Ülkemiz önümüzdeki su yılına bölgesel kuraklık yaşayan yörelerde boşalan baraj depolarıyla girecektir. Bu bölgelerde kuraklığın sürmesi, etkin bir risk yönetimi yapılmazsa, su krizini derinleştirir. Bu krizin sosyal ve ekonomik maliyetleri yüksek olur. Su yönetimi bu yılın deneyimi ile yönetim anlayışında radikal değişiklikler yapmalıdır. Su yönetiminin amacı esas olarak oluşacak riskin yönetimi olup su krizinin yaşanmasını önlemek olmalıdır. Su yönetimi susuzluğu değil suyu yönetmek için çaba göstermelidir. Bunun için yenilikçi bir su yönetimi anlayışı ve merkezi hükümet ile yerel yönetimlerin işbirliği şarttır.