Dursun Yıldız
İnş Müh
Su Politikaları Uzmanı
Su Politikaları Derneği Başkanı
Tehdit, tehlike, risk, kriz kavramları çoğu zaman karıştırılmakta ve birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Aslında su riski ve su krizi, kapsam ve anlam olarak farklıdır. Su riski bir bölge veya sektörün suda miktar ve kalite olarak sorunlar yaşaması olasılığıdır. Su riskinde su güvenliğinin tehlikeye girmesi ve tehdit edilmesi potansiyeli mevcuttur. Ancak bu tehditin oluşturacağı riskler hala önlenebilir bir durumdadır. Su krizi ise , artık risklerin bir kısmının gerçekleştiği, sistemin işlevselliğini kaybettiği fiilî bir çöküş veya acil durum aşamasıdır.
Kriz, riskin yönetilememesi sonucunda ortaya çıkar.Bu nedenle biz su’da etkili bir kriz yönetimi olmaz ancak riski yönetip krize ulaşmasını engellemek gerekir diyoruz. Kriz döneminde su kısıtı programları uygulanır, ilave su kaynağı yaratılmaya çalışılır ve halk sağlığının tehlikeye düşmesini önleyecek tedbirlere başvurulur. Su riski, olumsuz sonuçlarının önlenmesi için geleceğe yönelik tedbir alınması gereken bir potansiyel tehdit iken su krizi ise acil müdahale isteyen kısa dönemli bir tehlike olarak ortaya çıkar. Su krizini atlatma tedbirleri ile sağlanacak başarı sınırlı olup o döneme yönelik olarak sonuç verir.
Kriz döneminin tedbirleri günü kurtarır
Kuraklık, etkileri uzun vadede ortaya çıkan genellikle yavaş gelişen sinsi bir afettir Gelip yerleştiğinde çok büyük ,kalıcı ve uzun süreli birçok sektörü etkileyen zararlar verir. Meteorolojik kuraklık hidrolojik kuraklığa döndüğünde ilk olarak içme ve kullanma suyu arz güvenliği riske girer. Daha sonra tarımsal kuraklık aşamasında tarım sektörü problem yaşamaya başlar. Tarımsal üretim azalır ve ürün kalitesi olumsuz etkilenir. Su’da risk yönetilemeyip kriz aşamasına geçildiğinde acil tedbirler alınmaya çalışılır. Bu tedbirler genellikle uzun vadeli sürdürülebilir çözümler olmaz ancak su talebi sürekli olduğu ve arttığı için kullanılmaya devam edilir. Bu da suyun planlı ve verimli kullanılması konusundaki çabaları zora sokar. Su krizi başta içme ve kullanma suyu olmak üzere tarım, enerji, çevre sektörlerinde ve birçok sanayi üretimi alanında işletme verimliliğini hatta zaman zaman işletme güvenliğini riske sokar.
İklim krizi Su Krizi ilişkisi
Bu iki kavram birbirinden ayrı gibi görünse de, aslında birbirini besleyen ve etkilerini katlayan iki küresel sorundur. Bu iki kriz, doğrudan bir nedensellik zinciri içinde ilerler.
İklim krizi , su döngüsünün bozulmasına neden olur ve bu durum da su krizini oluşturur. “İklim krizi” ile “su krizi” aynı sistemin farklı yüzleridir. Bu nedenle ayrı ele alınamazlar ve alınacak önlemler bütüncül (holistic) bir yaklaşımla tasarlanmalıdır. Bu anlamda iklim, Su, enerji, tarım ve ekosistem politikalarının havza ölçeğinde bütünleşik ve katılımcı bir anlayışla oluşturulması ve uygulanması gerekir.
Su Riski artıyor. Havzada Entegre Su Yönetimi Gerekli
Su zengini bir ülke değiliz. Uluslararası geçerlilik taşıyan kriterlere göre de nüfusumuz arttıkça su fakiri ülkelerden bir olmaya doğru yaklaşıyoruz. 2040 yılında bazı nehir havzalarımızda su bütçesi açığı yaşanacağı ilgili kurumların açıklamalarında yer alıyor. Önlem alınmazsa yakın gelecekte bölgesel olarak su sorunları yaşayacak bir ülke durumundayız.
Son yıllarda bazı bölgelerimizde yaşanan bölgesel kuraklıklar daha sık ve daha şiddetli görülemeye başlandı. Bu durum bir anlamda önlem almazsak daha ciddi su krizleri yaşayabileceğimizi gösteriyor. Özellikle bazı bölgelerimizde su krizinin önlenmesi için suda risk yönetimi yapılması ve arz ve talebin birlikte yönetilmesi gerekli . Bu tedbirlerin etkili olması için ise Havza ölçeğinde entegre su yönetimine geçilmesi gerekiyor. Su’da Koruma, Kullanma ve Kapasite Geliştirme alanlarında bir seferberlik içine girmemiz lazım. Bu bilincin gelişmesi ve kurumsal eksiklerinin giderilmesi zaman alır. Bu da orta ve uzun vadede krizler karşısındaki kırılganlığımızı arttırır. İklim dirençli su, enerji, gıda ve çevre politikalarını nehir havzası ölçeğinde birlikte uygulayabilirsek krize karşı direnç kazanabiliriz.