Connect with us

su güvenliği

Hindistan ve Pakistan arasında “Su Savaşı” çıkar mı?

Yayınlandı

on

Dursun Yıldız                                          Dr. Hasan Hüseyin Doğan

Hidropolitik Akademi Direktörü      Su Politikaları Derneği 2. Başkanı

3 Mayıs 2025

                                                                         ÖZET

1947’den bu yana 3 kez sınırda hafif yoğunluklu silahlı çatışma yaşamış olan Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim  bugünlerde yeniden artmıştır. Hindistan’ın Keşmir bölgesinde gerçekleşen ve 26 turistin hayatını kaybettiği saldırının ardından, Hindistan Pakistan’ı suçlayarak 1960 tarihli İndus Suları Antlaşması’nı beklemeye aldığını (abeyance) duyurmuş ve bazı diplomatik kısıtlamalar açıklamıştır. Pakistan’ın su üzerindeki kısıtlamaları savaş sebebi sayarım açıklaması ve sınırdaki taciz ateşleri ise akıllara hemen “su savaşı “ başlıyor mu sorusunu getirmiştir. Bölgedeki gerilim kronik  Keşmir sorunu üzerinden yeniden başlamış olup bir sıcak çatışmaya dönüşebilir. Ancak gerilimi arttırmayı sürdüren Hindistan’ın başlatacağı bir savaş “su savaşı” olmayacaktır.

Hindistan’ Antlaşmayı beklemeye  alma  (abeyance) açıklaması, her ne kadar stratejik bir duraklatma hamlesi olsa da,  bu alanda çok radikal bir ilk olmuştur.  Suyun güvenlikleştirilmesi ve silah olarak kullanılması konusunda bir alan açmıştır. Aslında  İndus Su Antlaşması ve su kaynakları bu gerilim stratejisinde bir araç olarak kullanılmaktadır. Bugün bölgede bir su savaşı riski değil geleceğe yönelik  bir Su Stratejileri Savaşında mevzi kazanma olgusu vardır. Çünkü kronik Keşmir sorunu ve iklim değişikliği  nedeniyle su  bu bölgede yakın geleceğinde  çok daha stratejik bir kaynak olacaktır.Bundan dolayı da sınıraşan su kaynakları üzerinden bölgeyi dizayn etmeye çalışan güçlerin elinde kullanışlı bir araç haline gelebilecektir. Bu nedenle bu çalışmada bölgedeki Su Stratejileri Savaşı hamleleri üzerinde durulmuştur.  

Giriş

2025 yılı Nisan ayında Hindistan’ın Keşmir bölgesinde gerçekleşen ve 26 turistin hayatını kaybettiği saldırının ardından, Hindistan, 1960 tarihli İndus Suları Antlaşması’nı prosedürel olarak duraksattığını  duyurmuştur. İndus Nehri sistemi üzerindeki suyun paylaşımını düzenleyen bu antlaşma Pakistan için büyük öneme sahiptir. Çünkü Pakistan, özellikle tarım ve hidroelektrik enerji üretimi için İndus Nehri ve kollarına  büyük ölçüde bağımlıdır.

Hindistan ve Pakistan arasındaki Kronik Keşmir sorunu üzerinden bugünlerde tekrar alevlenen gerilim, Hindistan’ın İndus Nehri Antlaşmasını beklemeye aldığı açıklaması ile daha da artmıştır. Pakistan, Hindistan’ın, İndus Havzası’nda yasal olarak Pakistan’a ait suyun akışını durdurmaya ya da yönlendirmeye yönelik her türlü girişiminin “savaş nedeni” sayılacağını bildirmiştir. Pakistan tarafından yapılan açıklamada, “Pakistan’ın sahip olduğu suyun akışının engellenmesi ya da yönünün değiştirilmesi, savaş ilanı olarak kabul edilecektir.” ifadesi kullanılmıştır. Pakistan’ın bu uygulamaları savaş sebebi sayarım açıklaması ve sınırdaki taciz ateşleri ise akıllara hemen “su savaşı “ başlıyor mu sorusunu getirmiştir. Bunun yanısıra Hindistan’ın havzanın akışyukarısını kontrol eden asimetrik güç olmasının etkisiyle aşağıya birdenbire daha çok su bırakarak su’dan bir güç gösterisi yaptığı ileri sürüldü.

İndus Nehri havzası, Hindistan ve Pakistan arasında uzun süredir devam eden su paylaşımı sorunlarının merkezinde yer almaktadır. 2025 yılı itibarıyla bu sorunlar, hem ikili ilişkilerdeki gerilimler hem de iç politikadaki Antlaşmazlıklarla daha da derinleşmiştir. Aslında İndus Havzasında bir Antlaşma olsa da uzun zamandır Keşmir sorunu ile bağlantılı bir  su stratejileri savaşı yaşanmaktadır.

Bölgedeki Keşmir sorunu İndus Nehrinden yararlanma ve  su sorunu ile içiçe geçmiştir. Sıcak bir askeri çatışmanın  her iki sorunu daha da arttırıp bölgede büyük bir istikrarsızlık sonucu doğuracağı söylenebilir.  Ayrıca Hindistan ve Pakistan’ın  her ikisinin de nükleer güce sahip olmaları  büyük bir sıcak  çatışma riskini azaltıcı bir etkendir.

İndus Havzasının Hidropolitiği

Çin’in Tibet Özerk Bölgesi’nden doğan İndus Nehri, kuzeybatı istikametinde Hindistan’ın Ladakh ve Cammu Keşmir bölgelerini aşıp Pakistan’ın Azad Cammu Keşmir, Gilgit Baltistan, Pencap ve Sindh eyaletlerini geçerek Karaçi yakınlarından Arap Denizi’ne dökülmektedir. Nehir sisteminin yüzde 52’si Pakistan, yüzde 34’ü Hindistan ile bölünürken geriye kalan küçük kısımlar, Afganistan’ın doğusu (%6) ve Çin’in Tibet Özerk Bölgesi’nde(%8) yer almaktadır(4).

2880 km uzunluğunda olan ve yıllık ortalama 208 milyar metreküp su taşıyan İndus Nehri Pakistan’ın tarımsal üretiminin  yüzde 90’ına su sağlamakta ve ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYİH) yaklaşık yüzde 25’ine katkıda bulunmaktadır. Indüs nehri tümü sınıraşan nehir havzası olan  Sutlej, Beas, Ravi, Jhelum,  ve  Chenab adlı 5 alt havza ve İndus  ana kolu havzasından oluşmaktadır.

Garantör, Dünya Bankası

İndus Suları Antlaşması, Pakistan ile Hindistan arasında, Dünya Bankasının yaklaşık 10 yıl süren aracılığının ardından Dünya Bankası garantörlüğünde Eylül 1960’ta imzalanmıştır.  İki ülkenin İndus Nehri sisteminin sularının kullanımıyla ilgili hak ve yükümlülüklerini belirleyen Antlaşma, İndus Havzası’nın doğusu ve batısındaki 6 nehrin sularının iki ülke tarafından kullanımını  tanımlamıştır.Antlaşmaya göre, İndus Nehri’ni besleyen 6 nehirden Beas, Ravi ve Sutlej’in kontrolü Hindistan’a; Indus, Jhelum ve Chenab’ın kontrolü Pakistan’a verilmiştir. Hindistan’ın kontrolüne verilen nehirler, İndus’u daha çok beslediği için Pakistan’a bu nehirler üzerinde haklar tanınmıştır. Antlaşmaya Hindistan’ın enerji üretimi, tarım ve balıkçılık hakları olduğu maddesi de eklenmiştir.

Havzada Hidro diplomasi ve İhtilafların son durumu

Hindistan ve Pakistan’dan temsilcilerden oluşan ikili “Daimi İndus Komisyonu”, işbirliğini geliştirmek ve itilafları çözmek amacıyla oluşturulmuştur. Bu kapsamda  iki taraf her yıl en az bir kez, dönüşümlü olarak Hindistan ve Pakistan’da bir araya gelmektedir. Ancak bu komisyona rağmen iki taraf arasında İndus Suları Antlaşmasına yönelik  sorunlar yaşanmaktadır.

Hindistan’ın Chenab ve Jhelum nehirleri üzerinde Ratle ve Kişanganga hidroelektrik santrali projelerinin  İndus Nehri Antlaşmasını  (IWT)  ihlal ettiği tartışılmaktadır. İslamabad, inşası planlanan bu hidroelektrik santrallerinin  tarımsal su akışını keseceğini savunurken Hindistan ise projelerinin Antlaşmanın koşullarına uyduğu konusunda ısrar etmektedir. Pakistan sorunun çözümü için konuyu Lahey merkezli Daimi Tahkim Mahkemesine götürmüş,  ancak Hindistan, tahkim mahkemesinin yargı yetkisini reddetmiştir.

Hindistan tarafı  geçen yıl Antlaşmanın resmen gözden geçirilmesini ve değiştirilmesini talep etse de Pakistan Antlaşmanın tamamen uygulanmasına bağlı olduğunu bildirmiştir.

 Keşmir’in Etkisi: “Suyun Anahtarı”

Keşmir bölgesi, İndus Nehri ve kollarındaki sularının toplanma bölgesidir . Hem Hindistan hem Pakistan, bu nedenle Keşmir’i “su üzerindeki kontrol” açısından stratejik görmektedir. Pakistan, Keşmir’in Pakistan’a katılması gerektiğini savunmakta, Hindistan ise, Keşmir’in bir iç meselesi olduğunu ve tüm bölgenin kendisine ait olduğunu ileri sürmektedir. Hindistan, Keşmir’den geçen İndus nehrinin kolları olan nehirler üzerinde barajlar inşa ederek Pakistan’ın aşağı havza haklarını dolaylı etkileyebilecek girişimler içindedir. Bu nedenle Pakistan, burada planlanan ve uygulanan her barajı bir “ulusal güvenlik sorunu” olarak kabul etmektedir.

Hindistan barajları genellikle Run-of-Nehir Kanal santralleri şeklinde  inşa etmekte ,yani göl biriktirmesi yapmadan suyu yönlendirmektedir. Bu sistem, suyu tamamen kesmemekte  ancak suyun zamanlamasını ve debisini kontrol etme imkanı tanımaktadır. Bu nedenle de Pakistan “Bu barajlar savaşsız bir kuşatma gibi. Su zamanlamasını kontrol ederek bizi tarımsal çöküşe götürebilirler.” endişesini belirtmektedir.

Hindistan’ın Keşmir’deki Baraj Projeleri

Indus nehri Antlaşmasına göre  doğudaki üç sınıraşan nehirden akan suyun bir kısmını Pakistan’la  paylaşmak zorunda olan Hindistan bunu gerçekleştirmemiştir.

Bunun yanısıra Hindistan kendisinin kontrol ettiği itilaflı Jammu ve Keşmir bölgesindeki barajların yapımına hız vermiştir.Bu bölgede Chenab ve Jhelum nehirleri üzerinde Ratle ve Kişanganga hidroelektrik santralinin yapımına başlamıştır. Kişanganga hidroelektrik santrali 2018 yılında tamamlanmıştır. Ratle Barajının ise 2026 yılında işletmeye alınması planlanmıştır. Bu baraj 133 m. yüksekliğinde,850 MW kurulu gücü ve  toplam 78 milyon m3 depolama özelliği olan bir beton ağırlık  barajıdır. Pakistan  bu projenin Indus Nehri Antlaşmasının birçok maddesini ihlal ettiği  gerekçesiyle konuyu  Dünya Bankasına ve Tahkim Mahkemesine (Court of Arbitration) taşımıştır(2). Tahkim Mahkemesi Pakistan’ın projeye itirazları, IWT’nin Ek D (10) şartını karşılamayan üç aylık bir süreden sonra sunduğunu belirtmiştir(2).

Ratle Barajı hidroelektrik santral projesi , Jammu ve Keşmir’in  Kishtwar bölgesinde, 450 MW’lık Baghlihar projesinin yukarısında ve 390 MW’lık Dulhasti projesinin aşağısında yer almaktadır.İtilaflı Jammu ve Keşmir bölgesinde Hindistan tarafından planlanan başka baraj ve hidroelektrik santraller de bulunmaktadır(2).

Pakistan  bu  baraj projeleri nedeniyle son olarak 2019’da Dünya Bankasına şikayette bulunmuştur. Antlaşmanın garantörü Dünya Bankasının iki ülke yetkilileriyle Mayıs 2020’de Washington’da yaptığı toplantılar, karar alınamadan sona ermiştir.

 Hindistan bu baraj projelerinin Antlaşmayla uyumlu olduğunu savunurken, Pakistan ise barajların su  sıkıntısı ve su baskını riskleri yaratacağını ileri sürmektedir. Ayrıca uzmanlar Pakistan ekonomisinin yüzde 20’sinin İndus Nehri çevresindeki faaliyetlere bağlı olduğu belirtmektedir.

Sessiz Güç  Çin’in Rolü

 İndus Nehri’nin ana kaynağı Tibet Platosu’ndan doğar. Yani Çin de teknik olarak  yukarı havza ülkesidir.Çin, Pakistan ile güçlü stratejik işbirliği içinde olan  (örneğin CPEC – China-Pakistan Economic Corridor) bir ülke olup Tibet’te başlattığı bazı su projeleri, Hindistan’ı endişelendirmektedir. Bu projeler İndus’ü doğrudan etkilemese de Brahmaputra gibi diğer büyük nehirlerdeki projeler, Çin’in asimetrik bir güç olarak  agresif  bir hidropolitika  uygulayabileceği algısını güçlendirmektedir.

Hidrojeopolitik Satranç Tahtası

Bu satrançta Keşmir, bölgedeki saatli su bombasının  coğrafyasıdır. Mevcut ve proje halindeki barajlar Hindistan’ın sessiz stratejik manevra araçlardır. Bölgede Çin ise oyunun dışında gibi gözükse de perde arkasında etkili sessiz asimetrik bir güçtür.Yukarıda belirtilen bu üç unsur birleştiğinde, İndus Havzası bir su savaşından çok bir “su stratejisi savaş alanı” haline gelmektedir.

Indus Su Antlaşmasının (IWT) geleceği

Pakistan, Jammu ve Keşmir’deki iki hidroelektrik santral projesine itiraz ediyor: Hindistan ise Jhelum’un bir kolu olan Kishenganga’daki Kishenganga HES ve Chenab’daki Ratle HES’in nehrin doğal akışını engellemeden elektrik üreten  projeler olarak Antlaşmayı ihlal etmediğini ileri sürüyor.  Hindistan  Ocak 2023’te Pakistan’a Antlaşma’da “değişiklik” talep eden bir bildirim yayınlamıştır. Bu, Antlaşma’nın var olduğu altmış yılı aşkın süre içinde ilk bildirim olmuştur.

Hindistan,  2024’ün Eylül ayında İslamabad’a bir başka resmi bildirim göndererek çıtayı yükseltmiş, Antlaşmanın gözden geçirilmesi ve değiştirilmesi”ni talep etmiştir. Uzmanlara göre “gözden geçirme” kelimesi,  Hindistan’ın Antlaşmayı iptal etme ve yeniden müzakere etme niyetini etkili bir şekilde işaret etmektedir.

Hindistan Eylül 2024 tarihli bildiriminde,  Antlaşmayı yeniden gözden geçirmesini  gerektiren “temel ve öngörülemeyen koşul değişikliklerine” vurgu yapmıştır. Bunlar arasında “nüfus demografisindeki değişiklik, çevresel sorunlar ve Hindistan’ın emisyon hedeflerini tutturmak için temiz enerji geliştirme  ihtiyacı ve sürekli sınır ötesi terörizmin etkisi” yer almaktadır.

Hindistan’ın her iki bildirimi de Antlaşmanın XII. Maddesi (3) uyarınca yayınlanmıştır; bu maddeye göre “bu Antlaşmanın hükümleri, iki Hükümet arasında bu amaçla imzalanan usulüne uygun şekilde onaylanmış bir Antlaşma ile zaman zaman değiştirilebilir”.

Hindistan Su Antlaşmasından çekilmedi, askıya almadı, beklemeye aldı .

Devletler zaman zaman uluslararası antlaşma yükümlülüklerini askıya almayı (suspension) siyasi baskı biçimi olarak kullanmışlardır. Hindistan 65 yıldır süren İndus Su Antlaşmasını duraksatma (abeyance)  açıklaması ile bu konuda  yeni ve kısmi radikal bir tutum ortaya koymuştur.  Ticaret yaptırımları, vize iptalleri ve seyahat yasakları gibi rutin diplomatik önlemlerin ötesinde , 65 yıldır süren bir su paylaşım antlaşmasını duraksatmak, uluslararası hukukun gri alanında da kalsa özgün bir durum yaratmıştır.  Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesinin 67.Maddesinde “Bir antlaşmayı geçersiz ilan etme ,sona erdirme, ondan çekilme veya yürürlüğünü askıya alma “ şeklinde 4 farklı eylem tanımlanmıştır. Hindistan yaptığı açıklamada abeyance kelimesini kullandığı için bu eylemlerden hiçbirini gerçekleştirmediği söylenebilir.

Hindistan’ın antlaşmayı sadece duraksatması  ve şimdilik  de olsa suyu bir savaş silahı olarak kullanmıyor olması , bölgenin güvenlik dengesi için olumlu bir durumdur.  Hindistan’ın bu “duraksatma” kararı   koşullar değişirse antlaşmanın yeniden canlandırılabileceğine dair  bir umudun taşınmasına imkan tanımaktadır.

Sonuç

İndus Havzasında, 1960 yılında imzalanan ve çeşitli itirazlar olsa da ülkeler arasında  ilişkilerin kesilmesini önleyen bir Antlaşma ile bir havza komisyonu mevcuttur. Havzada su paylaşımı konusundaki anlaşmazlıkların artması  veya daha çok sorun yaratması  Hindistan ve Pakistan arasındaki tarihsel Keşmir gerilimden beslenmektedir.  Keşmir, bağımsızlık sonrası Hindistan ve Pakistan arasında süregelen tarihsel bir çatışma alanıdır. Her iki ülke de bölgenin tamamı üzerinde egemenlik iddiasında bulunmaktadır.

İndus nehrinin kolları Hindistan topraklarından, özellikle de Hindistan kontrolündeki Keşmir bölgesinden doğmaktadır. Hindistan bu bölgedeki kollar üzerinde suyu kontrol etmeye yönelik bir hidropolitika uygulayarak birçok baraj ve HES projesi geliştirmiştir. Bu durum Hindistan’ın suyu kontrolünün yanısıra Keşmir’deki hakimiyetini de artırmaktadır. Tarım, Pakistan’ın gayrisafi yurt içi hasılasının %24’ünü oluşturmakta ve Pakistan’daki iş gücünün %37’si tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Hindistan’ın, İndus Nehri sistemi üzerindeki Antlaşmayı duraksatması Antlaşmanın revize edilmesini sağlamaya yönelik  bir hidropolitik hamle olup su kısıtlaması gibi daha ileri uygulamaları kapsamayacaktır.

Şekil 1: Kasım 2024-Mart 2025 arasındaki kar örtüsü kalıcılığı anomalisi (referans dönemi 2003-2024 arasındaki gözlemlerle karşılaştırılmıştır)

Hindistan ve Pakistan arasında bugünkü su stratejileri hamleleri suyun  yakın  gelecekteki paylaşım  risklerini azaltmaya yönelik hamlelerdir.  Çünkü İndus Havzası, iklim değişikliğinin etkisi altındadır. NASA’ya göre, bu bölge dünyanın en fazla su stresi yaşayan ikinci akiferine sahiptir . Artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar, hem Hindistan hem de Pakistan için su kaynaklarının sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir.​ 2025 yılında International Centre for Integrated Mountain Development (ICIMOD) tarafından yayınlanan raporda (3) Hindu Kush Himalaya bölgesinde mevsimsel karda önemli bir düşüş olduğu, kar kalıcılığının normalin %23,6 altında olduğu ve bunun 23 yılın en düşük seviyesi olduğu vurgulanmaktadır. Rapora göre  İndus, Ganj ve Brahmaputra dahil olmak üzere on iki büyük nehir havzasının tamamı, Mekong ve Salween havzalarının %50’den fazlası  ortalamanın altında kar yağışı almıştır.  Rapor 2025 ‘te Indüs havzasında  -%16’lık kar kalıcılığı anomalisi kaydedildiğini ve bu sürekli açığın, yaklaşık 300 milyon insanın yaz başındaki su güvenliğini  tehdit ettiğini belirtmektedir. (3).(Şekil 1).

Bu açıklamalar doğrultusunda  Keşmir’de tırmanan bu son krizin su savaşı yaratacak  bir su krizi değil Keşmir üzerinden yürütülen bir su stratejileri krizinin başlangıcı olduğu söylenebilir. Keşmir, bölgede suyun kalbi durumundadır. Hindistan  Keşmir’le bağlantılı olarak uzun zamandır elinde tuttuğu su kartını masaya koymuştur. Bundan sonra su kaynakları bölgede  terör ve milliyetçilik üzerinden yeni bir denklemin şekillenmesinde bir araç olarak kullanılabilir.  Bu nedenle   Güney Asya’da uzun süredir biriken jeopolitik gerilimin uluslararası güçler tarafından  su kaynaklarının paylaşımı üzerinden  yeni bir çatışma dalgasına dönüştürülmesi tehditi artmıştır.

Su, terör ve milliyetçilik üzerinden şekillenecek olan  bu yeni denklem, yalnızca Pakistan ve Hindistan’ı değil tüm  bölgeyi ilgilendirecektir. Bu nedenle yeni su denklemi, bölge güvenlik dengesinin sürmesinde veya bozulmasında daha kullanışlı bir araç olarak ortaya çıkmıştır.

İndus havzasının asimetrik sessiz gücü Çin de bu gelişmeleri izlemektedir. Çin halihazırda Indus Nehirleri Sistemi’nin iki nehri (Sutlej ve Indus), Brahmaputra ve Mekong’da  çok agresif hidropolitika planları yapmış durumdadır. Hindistan Indüs Su Antlaşması  konusunda agresif eylemlerde bulunursa, bunu firsat bilerek Çin’in Sutlej, Indus, Brahmaputra ve Mekong gibi diğer nehirlerde benzer eylemlerde bulunabilmesi mümkündür. Ancak, bu tür eylemlerin sonucu o dönemde Hindistan ve Çin arasındaki göreceli güç dinamiklerine bağlı olacaktır.

Son dönemde Hindistan’ın revizyon önerileri artmış olsa da  İndus Su Antlaşması bugüne kadar  Hindistan ve Pakistan arasında bir istikrar unsuru olmuştur. Antlaşma, savaş dönemlerinde bile geçerliliğini koruyarak dikkate değer bir süreklilik örneği sunmuştur. Ancak, 65 yıl önce yapılan Antlaşmanın  teknolojik gelişmeler, baraj projeleri ve iklim değişikliği gibi güncel faktörleri içermemesi, günümüzdeki etkinliğini sınırlandırmaktadır. Antlaşma günümüz koşullarına uygun hale getirilmediği sürece  Antlaşmayı etkisiz kılacak  gelişmelerin sürebileceği görülmektedir.

Ortaya çıkan bu yeni durum, Indüs havzası ülkelerin bölge dışı güçlerin müdahalesine veya yönlendirmesine imkan tanıyacak  hidropolitikalardan uzak durmalarını gerektirmektedir. Sonuç olarak İndus havzasında hidrojeopolitik fay üzerinde gerilim yüklenmesinin süreceği ancak kırılmanın büyüklüğün o günkü bölgesel jeopolitik koşullara bağlı olacağı görülmektedir.

İndus Nehri Havzasında bugün ve kısa vadede bir su savaşı yerine, gerilimli diplomasinin, karşılıklı tehditlerin ve uluslararası arabuluculukların ön planda olacağı görülmektedir. Uzun vadede Havza ülkeleri  hidro diplomatik ilişkilerini geliştirmezse ve  iklim değişikliği, kötü su yönetimi ve aşırı milliyetçilik gibi faktörler kontrol altına alınmazsa, bölgede  Keşmir anlaşmazlığı üzerinden su kullanımının da konu edileceği  bir savaş çıkartılması olasılığı artacaktır.

Kaynaklar

[1]  https://www.aa.com.tr/tr/dunya/pakistan-hindistanin-indus-havzasina-yonelik-her-turlu-girisimi-savas-nedeni-sayilacak/3547414

[2] https://en.wikipedia.org/wiki/Ratle_Hydroelectric_Plant

[3] Muhammad, S. (2025). HKH snow update 2025. ICIMOD. https://doi.org/10.53055/ICIMOD.1087

[4] Kishor Uprety & Salman M. A. Salman (2011) Legal aspects of sharing and management of transboundary waters in South Asia: preventing conflicts and promoting cooperation, Hydrological Sciences Journal, 56:4, 641-661, DOI: 10.1080/02626667.2011.576252  available at : https://doi.org/10.1080/02626667.2011.576252

[5]  Nishant Sirohi “Indus Treaty in “Abeyance”: A Strategic Pause, Not a Legal Breach” Indus Treaty in “Abeyance”: A Strategic Pause, Not a Legal Breach Apr 28, 2025

Okumaya devam et
Yorum atmak için tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2016 Su Politikaları Derneği Tüm Hakları Saklıdır.