Yeni Orta Doğu ve Yeni Su Denklemi

Dursun Yıldız’ın Yeni Kitabı “ORTA DOĞU AKDENİZ -ATEŞ ve SU” Kitapçılarda

24 Ekim 2017

Su Politikaları Derneği ve Hidropolitik Akademi Merkezi Başkanı Dursun Yıldız’ın yeni kitabı Bizim Kitaplar Yayınevi tarafından yayınlanarak kitabevlerinin raflarında yer almaya başladı .

Kuzey Irak’tan Kıbrıs’a ATEŞ VE SU- Orta Doğu Akdeniz adlı kitabın Yazarı Dursun Yıldız kitabın başında aşağıdaki açıklamayı okuyucularıyla paylaşmış

“Neden Yazdım?  Ne Yazdım?

Akdeniz’i çalışmak insanı dinç tutuyor. Öyle bir dinamik var ki bu coğrafyada, takip etmek zor. Bu nedenle Akdeniz’le ilgili okuduğunuz herhangi bir dokümanın hemen tarihine bakın. Çünkü o süre içinde çok şey değişmiş olabilir. Ünlü Akdeniz uzmanı Braudel; büyük bir ustalıkla Akdeniz’i tarihi ve kültürel açıdan araştırmış olsa bile, Tarihçi Henri Pirene (18621935) bir Akdeniz Dünyası’nın oluşumunda etkisi olan koşulları çok detaylı analizlerle ortaya koymuş olsa bile, Ernle Bradford, Akdeniz’in tarihini kucaklayan bütünsel bir portreyi titiz bir çalışma ve sıcak bir üslupla “Akdeniz” kitabına sığdırmış olsa bile, Pryor; bölgenin coğrafyası ile teknoloji ve savaş ilişkisini kapsamlı olarak ele almış olsa bile, bu deniz havzasının her boyutuyla ilgili çok değerli yüzlerce kitap yazılmış olsa bile…

3

Yine de Akdeniz hakkında yazmak için sayılamayacak kadar çok neden vardır. Çünkü Akdeniz mitos bölünen canlı bir organizma olup içinde daha binlerce Akdeniz bulundurmaktadır. Bu doğurganlık; karşıtlıkları, bu karşıtlıklar ise Akdeniz’in dinamiğini oluşturur. Bu nedenle de Akdeniz için daha çok kitap yazılacaktır.

2

Doğu Akdeniz’in bölge tarihinin şekillenmesini etkilediği bir dönemden geçiyor olmamız bu kitabın yazılmasını motive etmiştir. Girişte de sözünü ettiğim gibi burada verilen genel güncel bilgilerin bazıları bu kitap sizin elinize geçene kadar bile eskiyecektir. Bölgede bazı hızlı gelişmeler olacaktır. Tüm bu etkenler Akdeniz üzerine yazmayı ve stratejik öngörü oluşturmayı zorlaştıran etkenler olmakla birlikte bir yandan da Akdeniz’i araştıranları  sürekli bir dinamizmin içine alarak genç ve zinde tutan etkenlerdir.

Doğu Akdeniz’i, karalarla çevrilmiş herhangi bir iç denizin parçası olarak düşünme yanlışına düşmezsek eğer, etrafındaki kara parçalarını nasıl şekillendirdiğini fark etmemiz zor olmaz. Bu nedenle bu kitap esas olarak bölgenin yeniden şekillenmesinde önemli bir rolü olan Doğu Akdeniz’in etkilerini açıklamak için kaleme alındı. Bu çalışmaya bir çeşit Doğu Akdeniz’in uzun hareketli tarihinden yola çıkarak bugünü ve yakın geleceği anlatmak için döşenmiş bir kilometre taşı şeklinde de bakabilirsiniz.

Doğu Akdeniz son 60 yıldır kendi çevresindeki karalarda yeni siyasi sınırların çizilmesi çalışmalarına tanıklık etmedi. Ancak son 6 yıldır yaşanan hareketlilik artık bu denizde olağan bir döneme geri dönüleceğinin işaretlerini verir gibidir. Çünkü Akdeniz’de tarih hareketsiz bir dönemi yazarken çok zorlanır. Akdeniz’de olağanüstü dönemler hareketin azaldığı çok kısa periyotlar olarak bilinir. Akdeniz tarihini inceleyenler bilir ki, Akdeniz’de hareket ve çatışmalar sadece yeni ve daha büyük bir çatışmaya hazırlık yapmak için durur.

Doğu Akdeniz coğrafyasının da davetkâr olduğu bu yeni Orta Doğu Akdeniz şekillenmesi ile yakın gelecekte sahneye yeni aktörler çıkacaktır. Ancak bu değişim asla durmayacak ve yeni değişimleri doğuracaktır. Akdeniz’i araştıranlar; Akdeniz’in medeniyetler, dinler, kültürler gibi yaşamın her alanındaki değişime olan etkisinin tarih boyunca sürdüğüne tanık olurlar. Bu doğurganlık bugün Orta Doğu Akdeniz’de de sonuçları ile ortaya çıkmak üzeredir. Bizim yaptığımız ise bunun neden ve sonuçlarını aktarmaya çalışmaktan ibaret olacaktır.

4

Nasıl aktaracağımıza gelince; bu kitapta Doğu Akdeniz’in önemi konusunda genel bilgilerin detaylı açıklamasından uzak durmaya niyetliyim. Asıl yakalamaya çalışacağım şey bu doğurganlığın ve stratejik önem artışının dinamiği ile Orta Doğu Arap yarımadasındaki gelişmelerin ortaya çıkaracağı yeni jeopolitik ekseninin etkileri olacak.

Bunu yaparken Doğu Akdeniz’e ulaşmaya çalışan yeni bölgesel aktörlerden, bölgeye yerleşip Doğu Akdeniz’deki konumlarını sağlamlaştırmaya çalışan küresel güçlere kadar birçok unsurun bölge üzerindeki planlarını açıklamaya çalışacağız. Akdeniz’de tek bir gücün mutlak hegemonyasının uzun ömürlü olmayacağını bilen küresel güçlerin, Doğu Akdeniz’in Yeni Orta Doğu ile birlikte paylaşım planlarından söz edeceğiz.

Kitapta Doğu Akdeniz’in hidrokarbon rezervlerinin çıkartılması, Münhasır Ekonomik Bölge(MEB)[1] sınırları, Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında kısıtlanması gibi konuların hukuki statüsünü detaylı olarak ele almayacağım. Okuyucumun bu konuda Sayın Özer Balkas ve Prof. Dr. Sertaç H. Başeren ve Dr. Ahmet Zeki Bulunç hocalarımın çok detaylı ve güncel çalışmalarından haberdar olduğunu düşünüyorum. Bu konuda bilgilenmek isteyenleri Doğu Akdeniz’de suların ısınmaya başladığı böyle bir dönemde daha doğru bilgilendirmek amacıyla bu alanda çok detaylı ve değerli çalışmaları olan hocalarımıza yönlendirmenin çok daha uygun olacağı kanaatindeyim.

Biz bu kitapta asıl özgün vurgu alanı olarak sürekli bir değişim içindeki Doğu Akdeniz ile yeni Ortadoğu’nun jeopolitik etkileşimini ele alacağız. Kendine özgü özellikler taşıyan bu iki bölgenin tarihin bir noktasında bütünleşen kaderlerinin olası sonuçlarından söz edeceğiz. Doğu Akdeniz’in hareketli tarihi geçmişinin dominant özellikleriyle Orta Doğu’nun geleceğini nasıl etkileyebileceğini analiz etmeye çalışacağız. Yeni Orta Doğu’nun Doğu Akdeniz’in Jeostratejik fotoğrafına hangi eklentilerde bulunacağını tahmine çalışacağız. Çünkü son dönemdeki hızlı değişimler “Orta Doğu Akdeniz” bölgesinin geleceğinin birlikte oluşacağına dair bazı ipuçları ortaya koydu. Biz de Orta Doğu’nun en hareketli bölgesiyle Doğu Akdeniz’in sürekli hareket içindeki bölgesini ortaklaştıran payda üzerinden Orta Doğu Akdeniz coğrafyasındaki gelişmeleri inceledik.

KAPAK ÖRNEĞİ 1

Daha başlangıçta, çoğu zaman ayrı kavramlar kullanılsa bile bu coğrafyanın birlikte ele alındığını gördük. Örneğin Arap Baharı diye adlandırılan, daha sonra sonbahar ve kışa dönüşen sürecin sadece Ortadoğu Arap ülkelerinde değil aynı zamanda Tunus, Libya, Mısır, Suriye gibi Arap Akdeniz ülkelerinde yaşandığını görürüz. Bu fotoğrafa dikkatlice baktığımızda bu sürecin yönetimlerin devrilmesiyle sonuçlanan ve kanlı iç savaşlara dönüştüğü ülkelerin hemen hemen tümünün Akdeniz ülkesi olduğu ortaya çıkar. Bu gelişmeler Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek için yıllar önce masaya oturan küresel aktörlerin literatürde (MENA Middle East North Africa) olarak tanımlanan bölgenin geleceğini birlikte ele aldıklarını hatta buna Doğu Akdeniz’de en uzun kıyıya sahip olan Türkiye’yi de dahil ettiklerini gösteriyor. Bunun doğal sonucu olarak değişimin jeopolitik ekseninin Doğu Akdeniz’e kaymış olduğu ortaya çıkar.Bu durum, “Arap Baharı” olarak sunulan bu değişim planının asıl adının “Orta Doğu Akdeniz Kışı” olduğunu ve Orta Doğu Akdeniz tarihinin birlikte yeniden yazıldığını ortaya koyuyor. Çünkü Doğu Akdeniz, dünyada tespit edilmiş petrol rezervlerinin %68’ine doğalgaz kaynaklarının ise % 41’ine sahip olan Orta Doğu coğrafyasının sıcak denizi ve Büyük Orta Doğu Projesi’nin de çekirdek bölgesi konumunda bir coğrafyadır. Doğu Akdeniz aslında hem Ortadoğu Arap Yarımadasının batıya açılan sahil bölgesi, hem de batının Ortadoğu Arap Yarımadasına açılan giriş kapısıdır. Bu özellik 21. Yüzyılın başında her iki coğrafyanın kaderlerini birbirlerine bağlı duruma getirmiştir. Doğu Akdeniz’in mevcut stratejik önemi daha da artmıştır. Örneğin bölgedeki son gelişmelere baktığımızda, Katar gazını taşıyacak olan boru hattı güzergâhının hedefinin, İran’ın Şii Hilalinin batıya doğru uzanan hedefinin ve Kuzey Suriye Kürt koridoru planının nihai hedefinin Doğu Akdeniz’e ulaşmak olduğunu görürüz.

arka kapak için foto

Suriye’de 6 yıldır süren iç savaşın analizlerin ilk 5 yıl boyunca daha çok Orta Doğu’nun etnik, mezhepsel dinamikleriyle sınırlı kalması, Doğu Akdeniz’in baskın jeostratejik öneminin ve Orta Doğu Akdeniz’in birleşen kaderinin çok fazla görülemediğini ortaya koydu.

Bu nedenle bu kitapta Orta Doğu Akdeniz’i yazarken Akdeniz’in sürekli hareket üreten doğurganlığı ile Ortadoğu’nun sürekli gerilim ve sıcak savaş üreten yapısal özelliğinin ortaya çıkartacağı yeni yapıyı analiz etmeye çalıştım. Bir anlamda Ateş ve Su‘yu yazdım. Her iki bölgenin geleceğinde Jeopolitik, Su, Enerji ve Güvenlik kavramlarının belirleyici etkilerinden söz ettim.

Bölgeyi Erbil’den Kıbrıs’a doğru yaşanan hızlı değişimler üzerinden incelemeye çalıştım. Doğu Akdeniz’in çekim etkisiyle Erbil’den batıya uzanacak bu Ateş ve Su hattında yaşanacak gelişmelerin ipuçlarını vermeye çalıştım.

5

Elinizdeki bu kitap, benim sırasıyla “Akdeniz Havzasında Su Sorunları ve Türkiye”, “Tarihi Geçmişi, Stratejik Önemi ve Su Sorunları Açısından Akdeniz’in Doğusu”, “Doğu Akdeniz’de Isınan Sular ve Doğu Akdeniz’de Küresel Satranç” adlı kitaplarıyla sürdürdüğü Akdeniz’i araştırma dizisinin bir devamı niteliğinde olan beşinci kitabımdır.

Akdeniz üzerine yazdığım 4 kitapta bu bölgeyi farklı açılardan ele alarak incelemiştim. Bu kitabımda ise bölgede yakın geçmişte yaşanan gelişmeler üzerinden elde ettiğim sonuçları daha özet olarak vermeye çalıştım. Bu kararımda gelişmeleri dağıtmadan, damıtarak aktarma çabamın yanı sıra toplumun “Kalın” kitaplara karşı artan ilgisizliğinin etkisinin de olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Meraklısına yararlı olacağını umuyorum.

Saygılarımla

Dursun YILDIZ

Eylül  2017  Ankara

[1] Münhasır Ekonomik Bölge(MEB): bir kıyı devletinin karasuları esas çizgisinden başlayarak 200 mile kadar varan ve karasuları dışında kalan su tabakası ile deniz yatağı ve onun toprak altında bu kıyı devletine münhasır haklar ve yetkiler tanıyan bölge ”

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.